Doğa ve sanatseverler Kilyos'ta buluştu
Çevreye duyarlılık ve geri dönüşüme katkı sağlama amacıyla düzenlenen etkinlikte; Kumda Sanat ve Kum Zambakları ziyaretinin yanı sıra sergi, forum, atölye ve konserler yapıldı. İklim krizi ekseninde sorun çözümleriyle geri dönüşüm ve doğa savunmasına dikkat çeken etkinlik 7'den 70'e herkesi bilinçlendirdi. Deniz kenarında kumun üzerinde yapılan fatbike bisiklet etkinliği de renkli anlara sahne oldu.
Çevre konusunda toplumsal duyarlılığın artarak devam etmesi, gelecek nesillere yaşanılabilir, sağlıklı, yeşil ve temiz bir dünya bırakılması için farkındalık yaratan Çevre ve Sanat Günleri’nin 4.sü Kilyos’ta düzenlendi. Çevre ile sanatı buluşturan festivalde, ‘Kendin Ol’ temasıyla 12 heykel çalışması yapıldı. Tecrübeli sanatçıların ellerinde şekillenen kumlar ve nesli tükenmekte olan Kum Zambakları ziyareti katılımcıların dikkatini çekti. Etkinliğin ilk gününde Mikrokredi Kermesi, Sarıyer temalı ödüllü fotoğrafların sergisi, çeşitli panel, forum ve atölyeler ile yoga yer alırken ikinci günde Emin Turan Dayanışma Heykeli’nin açılışı, orman yangınlarını konu alan bir panel, bisiklet etkinliği ve iki sokak sanatçısının yer aldığı konser gerçekleşti. Günün yoğun ilgisi ise orman yangınları üzerine yapılan panel oldu. Sivil Savunma Birimi’nin bünyesine kattığı arama kurtarma köpeği Şilan’ın yaptığı gösteri de başta çocuklar olmak üzere izleyenlere keyifli anlar yaşattı. 2 gün boyunca devam eden etkinlikte Atilla Volga, Elanur Akbulut ve Burak Şen ise birbirinden güzel şarkıları kendi yorumlarıyla seslendirdiler.
YANGINLAR ÇEVRE VE SANAT GÜNLERİ’NİN GÜNDEMİNE OTURDU
Türkiye’nin dört bir yanında çıkan yangınlar üzerine yapılan panelde Yeryüzü Derneği’nden Esra Adalı Ayaz’ın moderatörlüğünde; İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Cihan Erdönmez ve Kuzey Ormanları Savunması’ndan Başar Ali Paşa konuşmacı olarak yer aldı. Panelin en can alıcı cümlelerinden biri ise "Yetkililer yangınları söndürmek için çalışmalar yapıyor, önlemek için değil" oldu.
Sözü ilk alan isim ise Doç. Dr. Cihan Erdönmez oldu. “İnsan faktörlü yangınlar Türkiye'de geçmişten beri var ne yazık ki” diyerek sözlerine başlayan Erdönmez şöyle konuştu; “1945'ten önce hangi yıl ne kadar yangın çıkmış bunların kayıtlarını bilemiyoruz. Her yıl orman yangınları olur ancak bu yıl 130 bin hektar alan yandı. Yangın dönemlerinde sıcaklığın 45 derecenin üstüne çıktığı ve nemin de her zamankinden daha da azaldığı anlar oluyor. Bu noktada yangını söndürmek de zorlaşıyor. Her yıl 3 bin 100 yangın çıkıyor, özellikle yaz aylarında. Yangınlar çıkıyor orman ekipleri müdahale ediyor ve sönüyor. Ancak bu yıl orman yangınları her zamankinden daha fazla oldu. Kızılçam yangından sonra kendini toparlamayı başaran bir ağaç. Bu yüzden avantajlı bir durum oluşuyor aslında. Anız yakmak ülkemizde en çok yangına sebep olan nedenler arasında yer alıyor. Bu hem toprağın verimliliğini azaltıyor hem de sıçradığı için çok fazla yangına sebep oluyor” dedi.
ORMAN YANGINLARI KONUSUNDA BİR GÜVENSİZLİK VAR
Orman yangınları konusunda toplumun her kesiminde biraz güvensizlik var diyen Kuzey Ormanları Savunması’ndan Başar Ali Paşa ise; “Ülke tarihi açısından bu yıl yaşadığımız kadar büyük bir tahribat yoktur. İstanbul ormanlarının beşte biri yok edildi. Ülkemiz aynı zamanda çok rüzgârlı bir alanda yer alıyor. Yol kenarına atılan izmaritler yangınlara çokça neden oluyor. Sarıyer kritik bir bölge. Burada ormana girişler çok fazla. Bu gibi yerlerde duman gördüğünüz yerde yetkililere haber vermeniz gerekiyor. Buralarda eylem planları yapılmalı. İklim artık daha kuru. Ormanlar savunmasız hale geliyor. Hükümet şeffaf değil. Pek çok orman yangınının nedenini öğrenemiyoruz” dedi.