Sarıyerli yazar ülke gündeminde

Sarıyerli yazar ülke gündeminde
Sarıyerli gazeteci-yazar Yaşar İliksiz "Konstantin’in Sırrı" kitabıyla Türkiye’nin gündemine oturdu.

Hz. İsa'nın 12 havarisinin kemiklerinin Fatih Camii'nde olduğu iddia eden İliksiz’e Türk basını geniş yer ayırdı. Hıristiyan dünyasının da oldukça dikkatini çeken eser dünyada da geniş yankı bulacağa benziyor.

Sarıyerli Gazeteci yazar Yaşar İliksiz, bugün üzerinde Fatih Külliyesi ve Camisi’nin bulunduğu alanda Bizans İmparatoru 1. Konstantin döneminde inşa edilen Havariler Kilisesi’ne 13 tabut yerleştirildiğini, tabutlardan 12 tanesine Hz. İsa’nın havarilerinin mezarlarından kemiklerinin getirilmesinin planlandığını, kimi rivayetlere göre de bazı havarilerin kemiklerinin getirilmesinin sağlandığını iddia etti.

Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü mezunu olan İliksiz, yaptığı yazılı açıklamada, Profil Yayınlarınca yayımlanan "Konstantin’in Sırrı" adlı eserinde, tarihin bilinmeyen sayfalarına dair ilginç iddialara yer verdiğini belirtti.

Tarihte göz ardı edilen belgelerin varlığına dikkati çeken İliksiz, İstanbul’un kuruluşu ile ilgili efsanelerle başladığı eserinde, Hristiyanlığı resmi din kabul etmiş ilk imparatorluğun İstanbul’da kurulduğuna dikkati çekti.

Doğu Roma İmparatorluğu’nun kurucusu "Büyük Konstantin" diye de bilinen 1. Konstantin’in, inanan bir Hristiyan olduğunu savunan yazar, onun Pagan olarak öldüğü ya da son nefesinde vaftiz edildiği rivayetlerini, inancını herkesten gizlemesine yordu.

İliksiz, "İmparator, tek tanrı inancını açıkladığı takdirde, hayallerini gerçekleştiremeyeceğinden korkuyordu. O yüzden inandığını son ana kadar saklamış olabilir ama ortaya koyduğu devletin resmi din kimliği ve Hz. İsa’nın havarilerinin mezarını İstanbul’da toplama girişimi, onun inançsız olmadığının göstergeleridir" ifadelerini kullandı.

Yapılan tarihi araştırmalarda ulaşılan bazı bilgilere göre, Hz. İsa’nın havarilerinden bazılarının mezarlarının İstanbul’a taşındığına inanıldığını belirten İliksiz’e göre, İstanbul’un Kudüs’ten sonra en önemli dini merkez kabul edilmesini sağlamak için ilk Doğu Roma imparatorları büyük çaba sarf etti. Bu nedenle bugün üzerinde Fatih Külliyesi ve Camisi’nin bulunduğu alanda inşa edilen Havariler Kilisesi’ne 13 tabut yerleştirildi. Tabutlardan 12’sine Hz. İsa’nın havarilerinin mezarlarından kemiklerinin getirilmesi planlandı. Kimi rivayetlere göre bazı havarilerin kemiklerinin getirilmesi de sağlandı.

-İSTANBUL’A İLK OSMANLI YERLEŞİMLERİ FETİHTEN ÖNCE-
Yaşar İliksiz, İstanbul’un fethi hazırlıklarına 1452’de başlandığı, Hisar’ın yerini Fatih Sultan Mehmet’in belirlediği iddialarının hamasi olduğunu savunarak, o bölgede daha önce Osmanlı yerleşimi olduğunu belirtti.

İstanbul Rumelihisarı’nda 1451 tarihli Osmanlı mezar taşı bulunmuş olmasının bu iddiayı bilimsel olarak çürüttüğünü belirten yazar, şu bilgileri verdi: "1451’de burada ölen kişi, mezar taşındaki bilgilere göre, Hacı Bayram-ı Veli’nin müridi ve Akşemseddin’in arkadaşı Kızılca Bedrettin’dir. Bu da İstanbul’da bugün Rumelihisarı’nın yapıldığı araziye ilk Osmanlı yerleşiminin sanılandan daha eski dönemde başladığını gösteriyor. Buraya yerleşen ilk kafile bir Bektaşi dergahının müritleridir. Ve sözlü kaynaklara göre, muhtemelen onlar bugün Durmuş Dede Tekkesi olarak bilinen tekkede yaşayanların atalarıdır."

-İLK ERMENİLER DE FETİH’TEN ÖNCE GELDİ-
İstanbul’da Bizans sınırları içinde yaşayan Ermeni varlığı istisna edildiği takdirde kente ilk Ermeni kafilesinin gelişinin de 1451 veya öncesine rastladığına dikkati çeken İliksiz, romanında bölgeyi Müslümanlaştırmak için ilk Bektaşi kafilesi ile birlikte Ermeni duvar ustalarının da geldiğinin kuvvetle muhtemel olduğunu savundu. İliksiz’e göre bölgede bulunan Ermeni Mezarlığı bunun kanıtı.  İliksiz, bugün ibadete açık olan Surp Sanktuht kilisesinin de Durmuş Dede Tekkesi gibi 1450’li yıllara kadar gittiğini iddia etti.

İstanbul’un fetihinde sadece Müslüman güçlerin değil Bizans’ın zulmünden yılan gayrımüslim unsurların da kısmen yer aldığını söyleyen İliksiz, bu nedenle İstanbul’a gelen ilk Ermeni kafilesinin o yıllarda olmasının sürpriz sayılmaması gerektiğini dile getirdi.

-MEHMET SİYAH KALEM, FATİH SULTAN MEHMET Mİ?-
İliksiz’in kitabında dikkati çeken tarihi iddialar arasında öne çıkanlardan biri de eserleri dünya çapında meşhur, ama hakkında adından başka hiçbir şey bilinmeyen Mehmet Siyah Kalem adlı olağanüstü yetenekli nakkaşın kimliği.

Mehmet Siyah Kalem’in Orta Asya steplerinden gelmiş olabileceğini savunan sanat tarihçilerinin sadece bir iki resimden hareketle bu tezi ortaya attığını belirten Yaşar İliksiz’e göre, ressamın, Topkapı Sarayı dışında eserinin bulunmaması bile o varsayımları havada bırakıyor. İliksiz, resimlerine adı sonradan başkaları tarafından yazılan ünlü ressamın, İstanbul’da yaşamış biri olduğunu savunuyor. Bazı ünlü ressamların, Mehmet Siyah Kalem’in bizzat Fatih Sultan Mehmet olabileceğine inandığını, ama bunu dillendirmeye çekindiğini belirten İliksiz, "Eğer Topkapı Sarayı’ndaki Fatih’in çocukluk defterindeki çizimler ile Mehmet Siyah Kalem’e ait olduğu belirtilen çizimler bilimsel metotlarla karşılaştırılır ve eksperlerin oluşturacağı bir komisyona incelettirilirse bu şüphenin sağlık derecesi aydınlanır" ifadelerini kullandı. İliksiz’e göre, ressam, İstanbul’a fetih öncesi getirilmiş ve Boğaz’da iskan ettirilmiş Bektaşi dergahının müritlerinden biri de olabilir. Bu da resimlerdeki Orta Asya etkisini anlaşılır kılabilir.

-SİLİVRİ’DEKİ NAKKAŞHANE-
İliksiz, ünlü tarihçilerin araştırmalarında ortaya koyduğu verilere ve belgelere göre Fatih Sultan Mehmet zamanında İstanbul’da yeri tam olarak tespit edilemeyen bir Nakkaşhane kurulduğunu ve "Nakkaş Baba" denilen ünlü Nakkaş’ın orayı yönettiğini ifade etti. Kendisine tımar arazisi olarak verilen Çatalca’ya giden Nakkaş Baba’nın oradaki türbesinin bugün de varlığını sürdürdüğünü belirten yazara göre, asıl tuhaf olan Nakkaş Baba’nın varlığının kanıtlanmasına rağmen Nakkaşhane’ye ve orada çalışanlara ne olduğuna dair evrak ve belge bulunamaması.  İliksiz, "Şahsen bu nakkaşhanenin kasıtlı olarak ortadan kaldırıldığına inanıyorum, çünkü daha sonraki dönemde Fatih’in döneminde yapılmış bazı resimlerin, hatta Bellini’ye yaptırdığı kendi portresinin bile saraydan çıkartılıp haraç mezat satıldığını biliyoruz" ifadelerini kullandı.

Bu haber toplam 2177 defa okunmuştur
HABERE YORUM KAT