Yasal olarak bayram hakkını aldık. Yaşasın içi sınıfının örgütlü mücadelesi diyeceğiz meydanlarda, ama ortada işçi sınıfı yok, işsizlerin sayısı işçiden çok.
Türkiye işçi sınıfı devlet fabrikalarıyla doğmuş bir sınıftı. Son Amerikancı Evren darbesiyle başlayan küreselleşme furyasında, devlet fabrikalarını satıp işçilerini yarı aç yarı tok sokağa saldıktan sonra, neredeyse ortada bayram kutlayacak sınıf da kalmadı. Milyonları işsiz bırak, sonra dalga geçer gibi “git bayram et, sana resmi izin verdim” de. Komik bir durum. Ya küresel köle işçiler sistemine ne demeli? Farkında değiliz, dünya işçi sınıfının 200 yılda kazandığı haklar son yirmi-otuz yılda yok edildi.
Ulusötesi sermaye sınıfı daha önce dünyayı sömürürken elde ettiği gelirden kendi işçi sınıfına refah payı vererek onları sosyal ortak ilan ederken, yani sustururken, şimdi küreselleşirken, işçiler sağlık ve emeklilik haklarından mahrum, gündelikçi köleler haline getirildi. Yani artık ne sekiz saatlik iş günü, ne ailesiyle aynı yerde yaşama hakkı, ne sağlık hakkı, ne emeklilik hakkı, ne işçi çocuklarının eğitimi…
Son yirmi-otuz yılda, gündelikçi-aylıkçı kaçak veya izinli, sınırlardan geçişi serbest bırakılmış bir köle işçi türü ortaya çıktı. Bu sınıf özellikle yaratıldı. Artık patronlar işçisi için ne sağlık sigortası, ne emeklilik sigortası, ne çocuk parası, ne aile yardımı… Bu gündelikçi sınırötesi köle sistemi, nitelikli insan gücünü de eritmektedir. Örneğin bir üniversite mezunu, bir mühendis, hiçbir güvencesi olmaksızın, evde yaşlı bakımı veya tarlada çalışmak üzere öteki ülkeye gidebilmektedir.
Artık sınırlarda geçişler gevşetilmiştir. Öteki tarafa gündelikçi veya aylıkçı olmaya gidişler engelsizdir. Kendi kültürü başka, çalıştığı ülkenin kültürü başka, dili başka, dini başka, orda garip bir yabancıdır, yalnızdır. Küreselcilerin istediği insan, çok önemseyerek dillendirdikleri BİREY, işte bu sahipsiz kimsesiz zavallıdır. Orada ölürse, cesedine sahip çıkacak ne bir sorumlu ne de bir yakını vardır. Hasta olma hakkı bile yoktur, postmodern köledir o. O artık birey-köledir ve hiçbir örgütü de yoktur.
Bayramı nerde kutlayacak bu insan? Ailesinin olduğu ülkede mi, gündelikçi gittiği ülkede mi? Aynı müzikle dans bile edemez orda. Daha açık soralım: Filistinli kadın-erkek-çocuk işçiler her gün sabah İsrail'e çalışmaya geçiyor, akşama dönüyor. Sigortası yok, sendikası yok, emeklisi yok. Hiçbir hak iddia edemez, yani köle. Bu insanlar 1 Mayıs'ta bayramı nerede yapacak? Filistin’de mi, İsrail’de mi?
Türkiye’de kaçak çalışan, Rize'de bunlara "gündelikçi" denir, Ermeni, Gürcü, Acaralı işçiler nerde bayram yapacak? KKTC'den günlük Rum kesimine geçip gündelikçi çalışan Türk işçisi nerde bayram kutlayacak? Bulgaristan'dan İspanya'ya 3 aylık geçici vizelerle gidip gündelikçi çalışan işçi nerde bayram yapacak? Moldova’dan, Bulgaristan’dan Türkiye’ye aylıkçı gelip evlerde hastabakıcılık yapan kadınlar nerde bayram yapacak? Meksika'dan ABD’ye her gün gündelikçi gidip dönen binlerce işçi nerde bayram yapacak?
Bu, yenidünya düzeni, yeni kölelik düzenidir. AKP hükümeti Türkiye İşçi sınıfına 1 Mayıs’ı yasal bayram yaptı zannediyoruz, oysa onlar kendi yenidünya kölelik sistemine geçtiklerinin bayramını bize kutlattırıyorlar! Biz de “8 saatlik iş gününün kabulü” olan Emek Bayramını kutladığımızı zannediyoruz.
Yüzyılların kazanımlarını kaybetmişsin ama bayram yapma hakkın var; buna postmodern bayram denir!
Enternasyonal marşlarıyla coşan 1930’ların Ankara 1 Mayıslarını düşünüyorum da, galiba Atatürk yine haklı çıktı, ulus devleti ve ulusal bayramları olmayan bir ülkenin emek bayramı olmaz…
Galiba önümüzde emeğin küresel düşmanlarını alt edip, yeniden işçi sınıfı yaratma görevimiz var.
Selam ulusumuzun ve emeğin küresel düşmanlarına karşı korkusuz savaşanlara!
1 Mayıs, sizin birlik ve dayanışma bayramınızdır, kutlu olsun!