Sarıyer Belediyesi tarafından düzenlenen “80. Yılında Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Türk Boğazları” konulu panelde, Prof. Dr. Mustafa Aydın, Dr. Şükrü Elekdağ, Prof. Dr. Sezer Ilgın ve Kaptan Ayhan Çekiç konuştu.
Henüz 19 Ekim itibariyle Çanakkale Boğazı’nda meydana gelen gemi kazası üzerinden dakikalar geçmişken, panelde İstanbul Boğazı’ndaki tehlikelere işaret edildi. Prof. Dr. Sezer Ilgın, 80 yılda Sözleşmede kat edilen yolu, “Savaşta bize verilen yetkileri, barışta kullanır hale geldik” şeklinde ifade etti.
Açılış konuşmasında Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Sarıyer’in, dünyanın en önemli denizyollarından birinin tam kenarında olduğunu belirterek, “Bu nedenle, hizmetlerimizin de önemli bir bölümünü, ‘Deniz ve Denizcilik odaklı’ faaliyetler oluşturmaktadır” dedi.
İstanbul ve Çanakkale boğazlarından Montrö Sözleşmesi’nin imzalandığı 1936 yılında ortalama 4 bin 500 gemi geçerken, günümüzde 150 bini aşan rakamlara ulaşmasına işaret eden Başkan Genç şöyle konuştu: “Türk Boğazları fiziki özellikleriyle seyir bakımından dünyadaki en zorlu suyollarındandır. Bu durum tehlikenin boyutunu daha da arttırmaktadır.”
SARIYER KAZASI
Moderatör ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk, Çanakkale Boğazı’nda bir gemi kazası olduğunu ifade ederek, literatürde, “Sarıyer Kazası” adı ile anılan bir karar olduğuna dikkat çekti.
ELEKDAĞ: BOĞAZLAR MONTRÖ İLE TÜRKİYE’NİN OLDU
Dr. Şükrü Elekdağ, Montrö ile Türkiye’nin, boğazlar üzerinde hak sahibi olduğunu ve boğazların denetiminde ev sahipliğini üstlendiğini söyledi. İngiltere’nin Türkiye’nin boğazlar üzerinde hiçbir denetimi olmasını istemediğini belirten Elekdağ, Türkiye’nin Montrö ile bu dengeyi bulduğu tespitini yaptı.
İSTANBUL BOĞAZI TÜRK KARASUYUDUR
Prof. Dr Sezer Ilgın, İstanbul Boğazı’nın uluslararası su statüsünde değil, Türkiye’nin karasularında olduğunu Sarıyer Davası ile anlattı. Ilgın, yıllar önce koyun yüklü geminin Sarıyer’de batması ile ilgili davanın Sarıyer ile İngiltere mahkemelerinin yetki karmaşası yaşandığını belirtti. İngiltere’nin savunmasında Türk avukatların hükümetten bağımsız davranamayacağı ifade edildiğini kaydeden Ilgın, “Türk avukatların sessiz olduğu, Sarıyer Mahkemelerindeki hakimlerin denizcilik konusunda deneyimsiz olduğu ileri sürüldü” dedi. Ilgın, son safhada davanın Lordlar Kamarası’nda Atatürk’e atıfta bulunarak, Türkiye’ye, “Sarıyer Davası” adıyla verildiğini söyledi.
ÇEKİÇ: DENİZLERDEKİ MENFAATLERİMİZİ KOLLAMALIYIZ
Montrö konusunda Türkiye’nin de temsilcisi statüsündeki Kaptan Ayhan Çekiç, yurtdışındaki tüm muhataplarının bir duvar gibi Türkiye’nin karşısına dikildiğini açıkladı. Kaptan Çekiç, Bulgar temsilci Dimitri’nin “Burası Türk boğazı değil, Karadeniz Boğazıdır” sözlerinin kayda geçtiğini belirtti.
Çekiç, “Biz ‘Bosphorus’ diye bir tabir tanımıyoruz. Burası İstanbul Boğazı’dır. Literatürde de ülkelerin yerel diliyle yazılıp İngilizce’ye çevrilmesi ifade edilir. Biz Dardanel tabirini tanımıyoruz, burası da Çanakkale Boğazı’dır. Türkiye, boğazlardaki egemenliğini 80 milyon dolarlık radar denetimi ile sürdürüyor. Montrö iptal edilemez. Edilse bile seyrü sefer ile devam edecektir. Denizci ülke demekle bu iş olmuyor. Biz önce gözümüzü denize dönüp, menfaatlerimizi kollayacağız”dedi.