Biraz da sen konuş Başkan

17 Ekim 2009 tarihinde son yıllarda alıştığımızdan farklı tarzda bir Sarıyer Genel Kurulu yaşadık, toplantıda herkes son derece sakin ve rahattı. Sarıyer yine aynı sezonda ikinci kez kongreye gidiyor, katılımcı sayısı rahatsızlık verecek oranda düşük, yine aşağı yukarı aynı konuşmacılar söz alıyor, Sezai Kula, Adnan Özcan, Salih Acarel... Ama bu sefer farklı bir durum söz konusu, herkes söz birliği etmiş, Sarıyer Kulübü'nün geleceğini garanti altına alabilmek için kulübün güçlü bir mali yapıya kavuşturulması gerektiğini anlatıyor. Genel Kurul'un teveccühü ile bende söz alanlar arasındaydım. Sarıyer Belediyesi'nin hali hazırda vermiş olduğu desteğe müteşekkir olduğumu bildirerek, bu tarz desteğin kısa vadede suni bir yarar sağladığı zannedilse de orta ve uzun vadede kulübü sürekli geriye götürdüğünü anlatmaya çalıştım. 'Sarıyer'de tapu sorunu ne kadar önemli ise, Sarıyer Spor Kulübü'de bizim için o kadar önemlidir' dediği kulübümüze hiç değilse 10 araçlık bir otopark alanı dahi tahsis edemiyorsa, o zaman Kulübe destek verdiklerini beyan etmesinler." dediğimde Belediye Başkanının da salonda olmasını arzu ederdim. Başkan toplantının son bölümlerinde salona geldi ve çok kısa bir konuşma yaptı. Söz yerine icraatı tercih ettiğinden olsa gerek!

Sevgili Gürol Bağcı genel kurul ile ilgili makalesinde benim kongre konuşmamda ettiğim bir söze katılmadığını ifade etmiş. Ben demiştim ki; " Ben 5 sene sonra Süper Ligde oynayacak bir Sarıyer değil, 50 sene sonra bile kendi ayakları üzerinde durarak, kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürebilecek bir Sarıyer'i arzu ederim." Gürol Ağabey bunun olamayacağını şu şekilde anlatmış "Eğer ki bir kulübün sportif başarıları yok ise kalıcı gelirlere sahip olabileceği tesislere sahip olabilmesi çok zor, hatta imkansızdır. Vermeden almak Allah’a mahsustur. Hiç kimse kaybedene oynamak istemez. Herkes kazanan trenin vagonlarında yer almak ister." Sonuçta Sarıyer bu sezon söylendiği gibi 5,5 trilyona takım kurabiliyorsa demek ki Sarıyer treninin vagonlarında yer alan var. Benim isteğim keşke bu sene 1,5 trilyonluk bir takım kurulsaydı da diğer 4 trilyona Sarıyer için kalıcı bir eserin hiç değilse temelleri atılsaydı. Kaldı ki Gürol Bağcı muhteşem bir örnek vermiş; Çanakkale Dardanel'in Türkiye’nin borçsuz mali yapısı ile güçlü zengin ilk 10 kulüp içerisinde yer aldığını iddia etmiş. Dardanel'in başardığını biz neden başaramayalım, başarmalıyız!

Herkes kalıcı ve sürekli gelir getirici tesisler kazanılması gerektiğinden bahsediyor, Belediye cephesi de bu yönde gereken tüm çalışmaların yapıldığını her fırsatta söylüyor ama geçen sürede ortada fol da yok yumurta da. Zekeriya Köy'de yapılacağı, yapılıyor olduğu söylenen tesislerle ilgili yapılan somut birşey olduğunu düşünmüyorum. Böyle giderse göz açıp kapayana kadar 5 sene geçecek, bu süre sonunda değişecek siyasi dengeler neticesinde de Sarıyer Kulübü yine kapı kapı dolaşıp yönetici aramaya başlayacak. Güneşli günlerin kıymetini iyi bilelim, ağustos böceği olmayalım yoksa kara kışda yine ortada kalabiliriz.

Şimdi Sayın Şükrü Genç'in son sözü, yapacağı icraatlarla söylemesini bekliyoruz! Bakalım bu sezon sonunda Sarıyer Kulübünün şu anda sahip olduğu kafeterya ve halı saha gelirlerinin yanına tek bir kalem daha sabit gelir eklenebilecek mi?