Sarıyer, kendi saha ve seyircisi önünde, şampiyonluk mücadelesi yapan, lig dördüncüsü B. Şeker’i 2-1 mağlup ederek büyük vurgun yaptı ve ilk maçın revanjınıda aldı..
Hava zehir gibi soğuk, saha çok ağırdı. Zaman zaman ayakta durmakta zorlandı futbolcular. Ama yine de zemin üzerine sağlam basan taraf maçı alıp götürdü. Bu da Sarıyer oldu. Bu maçtan anlaşıldı ki Sarıyer kendi sahasında hiçbir rakibine kolay teslim olmaz. Aksine kendi sahasında alacağı puanlarla daha üst sıralara çıkar, hatta ilk beş sıra için rakiplerini zorlar.
Sarıyer maça çok iyi başladı ama sadece üç-beş dakikada devam eden bu baskı sonuç vermedi. Sonra oyun durağanlaştı. Orta alanda fazla adam bulunduran rakip topla daha çok oynamaya başlayınca golü bulmakta gecikmedi. 19. dakikada Emrah’ın isabetsiz pası rakip akınının gelişmesine neden oldu ve bu akın sonunda, yapılan ortaya rakip soliç mükemmel bir kafa vuruşu yaptı ve takımın öne geçirdi. Sarıyer gol yemeyi bekliyordu sanki. Oyuna ağırlığını koydu ve 33. dakikada Serkan, Dündar paslaşması sonunda topla buluşan Mert, isabetli bir vuruşla takımının beraberliğini temin etti.
İkinci yarı Sarıyer baskısı ile başladı ama 52. dakikada ikinci sarı kartla H. Aytürk oyundan ihraç edilince Sarıyer için korkulu anlar başlayacak ve yenilgi gelecek havası tribünlere hakim oldu.
Ama tamamen aksi oldu ve amalar yerini Sarıyer’in kahredici baskısına terk etti. On kişi kalan Sarıyer, o kadar güçlü, o kadar bilinçli, o kadar arzu dolu mücadele etti ki Seyredenler,i aşk olsun demekten kendilerini alamadılar. Aslında hatalı olan H. Aytürk’tü. Bir dakikada iki sarı kart görmek demek teslim olmak demekti. H. Aytürk’un bunu bilmesi gerekirdi. Ama, inanmış ordusu havasını veren lacivert-beyazlılar, kaybettikleri arkadaşları H. Aytürk’ün yerine bir de kendilerini koydular ve sahada kalan on Sarıyerli futbolcu on H. Aytürk olup yüklendi rakip kaleye! Üst üste pozisyonlar buldular. Herkes Sarıyer skoru korumak için oynayacak düşüncesinde iken sahada savaşan Sarıyerli futbolcular, defanstan ziyade hücumu düşünerek galibiyet için oynadıklarını gösterdiler ve 85. dakikada Göksel vasıtasıyla galibiyet golünü buldular. Maç bu skorla sona erdi.
Maçın kontrolünü kaçırmayan bir orta hakem ve fazla hata yapmayan iki yan hakem seyircilere iyi bir müsabaka izlettiler. Sarıyer’in bu maçtaki performansı her türlü övgüye değer. Muhteşemdiler. On kişi kalmalarına rağmen mükemmel mücadele ettiler. Rakip defans üzerine koydukları pres ve orta sahada rakip futbolcuları hapsetme gibi zor görevleri fevkalade yaptılar ve haklı bir galibiyet aldılar.
Burada üzerinde durmak istediğim konu golden sonraki pozisyondu. Golün atılışı ile birlikte tüm futbolcuların, yedekler dahil sevinçten bir yumak olması; futbolcusu, teknik elemanı, seyircisi ile bütünleşmesi Sarıyer’in çok şeyler yapabileceğini gösteren harika bir tablo idi. Umarım bu tabloyu lig sonuna kadar gösterirler.
Sarıyerli futbolcular bu maçta iyi bir takım olduklarını gösterdiler. Yöneticileri, teknik elemanları ve futbolcuları tebrik etmeyi görev bilirim. Takımda elbetteki bazı eksikler vardı. Elbetteki her futbolcu fevkalade iyi değildi. Ama hiç birisi de çok kötü değildi. Değiştirilen futbolcular kötü olduklarından değil, yorulduklarından ya da taktiksel görüşlerle değiştirildiler. Oyuna girenler de arkadaşları gibi mücadele etmekten geri kalmadılar.
Takımda üzerine durulacak futbolcuların hakkını vermek gerekir. Kaptan Serkan bu maçta ikinci baharını yaşadı. Hatasız bir oyun oynadı, takımı sırtlayıp taşıdı. Keza Göksel büyük deneyimi ile maçı rakip kaleye taşıyan isim oldu. Sol çizgi adamı Dündar, Serkan’ın önünde oynadı. Çok top aldı ve rakibin sağ tarafına adeta felç etti.
Bir de elde ettiği iki önemli pozisyonu değerlendirebilseydi muhteşem olurdu! Diğer futbolcular, elbetteki onlarda görevlerini en iyi şekilde yaptılar ve aslan gibi mücadele ederek bu önemli galibiyetin mimarları oldular.
Maç boyu susmayan taraftarlara da alkış tutmak gerekir. Zira, takımın on ikinci adamı olarak galibiyette pay sahibi olmayı bildiler. Bir de şu “Gençliğimin ….. koydun” teranesini terk etseler ve “Gençliğimin sevdası oldun” diyebilseler, çok daha iyi olur ve alkışların tükenmezini hak ederler. İnşallah düzeltirler.