31 Mart’tan sonra özellikle İstanbul’da yaşanan siyasi süreç, Türkiye’de yepyeni bir sayfa açtı.
25 yıl sonra İstanbul’u kaybeden iktidarın dayanaksız itiraz süreci ve haksız yere direnişi toplumda pek karşılık görmedi. Tam tersine tüm gücü elinde bulunduran iktidarın tutarsız ve yanlış hamleleri toplumda büyük bir değişime yol açtı.
Bu değişim ve mağdura sahip çıkma sadece İstanbul ile de sınırlı kalmayarak, Anadolu’nun dört bir tarafına yayıldı.
Mazbatası elinden alınan Ekrem İmamoğlu’nun hak arayışı ve demokrasi çığlıkları, Edirne’den Karsa, Trabzon’dan Diyarbakır’a tüm Türkiye’de haksızlığa karşı duranların yüreğine işledi.
Ve insanlar daha ciddi bir inanmışlık, heyecan ve umutla 23 Haziran’da Ekrem İmamoğlu’na ikinci kez sahip çıktı.
İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun mitinglerini dolduran yüz binler, aslında sadece bir belediye başkan adayını desteklemek için değil, 31 Mart’tan sonra yaşananlara hem bir tepki, hem de bir değişim umuduyla meydanlara akın ettiler.
Bu yüzden halkın bu kararlı duruşuyla 23 Haziran’da ortaya çıkan sonucu sadece İstanbul’a indirgemek ve süreci Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasında yaşanan bir yarış olarak değerlendirmek yanlış olur. Tekrarlanan İstanbul seçimleri, hem topluma hem de siyasete yeni bir heyecan kazandırdı.
Kısacası toplum üzerine kurulan, “Bu iktidar asla kaybetmez, alternatifi yok, kaybetse de vermez” algısı ve korku politikası yıkıldı. İnsanlara cesaret geldi. Toplumun değişik kesimleri, muhalefeti artık bu ülkeyi yönetebilecek bir alternatif olarak görmeye başladı.
Artık muhalefete karşı ciddi bir güven ve umut var.
31 Mart’tan sonra ikinci kez ciddi bir farkla kaybeden iktidarda ise tamamı kaybetme korkusu oluştu. Bunu artık inandırıcılığını yitirmiş olan medyasındaki çözülmelerden bile net bir şekilde görebiliyorsunuz. Kısacası bundan sonra muhalefet kazanma, iktidar ise kaybetme psikolojisi ile hareket edecektir.
Yapılan açıklamalara bakılırsa özellikle iktidar, tüm merkezi gücünün yanı sıra, İstanbul ve Ankara’daki meclis çoğunluğunu da kullanarak Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın önüne sürekli engel koymaya çalışacak.
Çünkü Türkiye’deki iktidarını kaybetmemek için bunu bir çıkış yolu olarak görüyor.
Ama bu anlayış tam tersine, yenilenen İstanbul seçimlerinde olduğu gibi toplumdaki değişim isteğini ve kararlılığını arttırarak diri tutacak. İktidarın bu engelleme stratejisi CHP’li belediye başkanlarına daha da güç katacaktır.
Özellikle üst üste iki kez seçilmiş olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na karşı yapılabilecek hukuki veya siyasi engellemeler onu tüm Türkiye’de ve dünyada daha da kahramanlaştıracaktır.
Bu konuda CHP’li başkanların üzerine düşen tek şey engellemelere karşı kamuoyunu eksiksiz bir şekilde bilgilendirmek ve halkı yönetime ortak etmektir.
Adaletten, demokrasiden ve iyilikten ayrılmadığınız sürece halk da sizi asla yalnız bırakmaz. Ve halkın gücünün önünde hiçbir güç duramaz.
Unutulmamalıdır ki; bu halkın asla taviz vermeyeceği tek şey adalet duygusudur…
Ne yaparsanız yapın, hangi koltuğa gelirseniz gelin ama asla adaleti elden bırakmayın!...