İstanbul ve bilhassa Boğaziçi Erguvan’la güzelleşir, erguvanla anlam bulur. Erguvan İstanbul’u, İstanbul Erguvan’ı çağrıştırır. Erguvan Boğaziçi’nin süsüdür, büyüsüdür. İstanbul ile Erguvan üzerine şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiş; tarihin derinliklerinden günümüze kadar bu büyük zenginlik getirilmiştir.
Erguvan, mor salkım ve katır tırnağı hatta mimoza Boğaziçi’nde birbirini tamamlar. Önce Erguvan kuru dalları üzerinde açmaya başlar çiçeklerini; bir ay belki biraz daha fazla sürer bu gelişmesi, sonra yavaş yavaş çiçeklerini dökmeye başlar ve yerini yaprakları alır. Erguvan çiçeklerini dökmeden mor salkım başlar çiçek açmaya… Temmuz ayına kadar devam eder sonra da yaprakları fışkırır ötesinden berisinden. Ama bu çiçekler Boğaziçi’ni yalnız ve mahzun bırakmaz. Sanki İstanbul’a kıyamazlar. Böyle olduğu içindir ki haziran ayında yamaçlardan katır tırnakları göz alıcı sarı renklerle gövde gösterisine başlar. Sarı deniz içinde bulur insan kendini, İstanbullular, Boğaziçi’nde yamaçlara bakarak sarıyı seyretmenin keyfine varır.
Erguvan (C. Siliquastrum) ılıman, hatta sıcak ve kurak havayı sever. Boğaziçi sahil şeridini bu ağaç türünün tercih etmesi, Boğaziçi dediğimiz büyüye duyduğu sevgiden ve tutkudan olsa gerektir. Buna şöyle de denilebilir: Erguvan Boğaziçi’ne aşık olmuştur, vazgeçememektedir. Böyle olduğu içindir ki çok sıcak ve kurak olmayan, aksine çok zaman ılıman ve rutubeti fazla olan Boğaziçi’nin sahil şeridinde yer almaktadır.
Basit almaşık yapraklı ağaçlardan olan Erguvan’ın değişik türleri vardır. Örneğin; Anadolu Erguvanı, Çin Erguvanı, Kanada Erguvanı ve Texas Erguvanı gibi. Erguvan kırmızımsı, kırmızı, pembe, beyaz ve mor renkte açar, eflatuna dönüştüğü de olur. Beyaz renklisi seyrektir ama vardır. Esas yetiştiği alan Akdeniz bölgesinin kurak ve sıcak yamaçlarıdır.
Boğaziçi’nde daha ziyade Anadolu Erguvanı yaygındır. Diğer türlerden de seyrek de olsa bulunur. Boğaziçi yamaçlarında, günümüzde eski dönemi hatırlatacak kadar çok erguvan bulunmuyor. Bunun nedenlerinden biri de yeşil alanların imara açılmasıdır. Zira yeşil alanların imara açılması ile Boğaziçi yamaçlarında betonlaşma başlamış ve yeşil örtü yok edildiği gibi, koparılıp atılan bu değerli ağaçların yerine yenileri yetiştirilmemiştir.
Son birkaç yıldan beri özel koruluklar, deniz sahil şeridindeki yalılar ve koruluklarda görülebiliyor Erguvan. Bilhassa Anadolu yakasında Papaz Korusu (Vaniköy), Fethi Paşa Korusu (Üsküdar), Beykoz, Çubuklu, Arnavutköy, Kuruçeşme, Rumelihisar, Aşiyan Tepesi, Baltalimanı, Emirgan, Yeniköy ve Tarabya sahil boyundaki yalıların, sahilhanelerin ve köşklerin bahçelerinde görülebilmektedir. Elbetteki Elçiliklerin yazlık binalarının bahçelerinde de bulunmaktadır.
Beyazdan, pembeye, kırmızımsıdan kırmızıya ve mordan eflatuna kadar uzanan bir renk oynaşı! İşte bu oynaşta esas tema Erguvan’dır.
Hiçbir bitki, fotoğraf karesine ve kameraya bu kadar yakışmaz. Her çiçek huzur verir, sevgi sunar ama Erguvan kadar dinlendirici olamaz.
Günaha mı girerim bilmem ana yazmam gerekir: İyi ki Yahuda Hz. İsa’yı ispiyon etmiş! Sonra da utancından kendisini Erguvan ağacına asmış… Eğer Yahuda utancından kendisini Erguvan ağacına asmasaydı kanı akmayacak ve ağacın beyaz olan çiçek rengi pembeye, pembeden kırmızıya ve eflatuna dönüşmeyecekti!
İstanbul metropol ya da megakent olurken kendi kültürünü de kaybediyor. İstanbul kültüründen uzaklaştıkça, berbatlaşıyor. Nerede ise korulukların dışında deniz sahilinde ağaç yok! İş mi? İstanbulluya düşen görev Osmanlılar döneminde bu ağaca gösterilen ilgiyi tekrar göstermek ve yaygınlaştırmayı temin etmektir. Güzelden neden bu kadar korkulur anlamak mümkün değil? Müstakil eve sahip olanlar bahçelerine birer adet Erguvan ağacı dikse iki üç yıl içinde sorun kendiliğinden halledilir ama nerde o kültür. Kolunu oynatmadan zengin olup, sahil şeridinde ev bark sahibi olanlar, memleketlerinde bahçelerine bir çiçek dikmemiş ki alışkanlığı olsun! Bu alışkanlığını da İstanbul’da da devam ettirsin. Nerde!!!
Erguvan dikmeyi yaygınlaştırmak, hatta alışkanlık haline getirmek için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanına büyük iş düşmektedir. Dev bütçesi ile bu işe katkı verebilir, öncü olabilir; parklara, caddelere, sokaklara diktirebilir! Yine aynı şekilde İlçe Belediyelerinin de konu üzerine eğilmesi gerekir. Belediyelerimiz bunu görev kabul etmelidir.
Güzelleştirmek, güzel olmak, ayrı bir güzellik değil mi? Lütfen güzeli yakalamak için etrafımızı güzelleştirelim!