Bursa’da geçen yıl havuza düşen engelli genci kıyafetleriyle havuza atlayarak boğulmaktan kurtaran CHP’nin 24’üncü dönem Milletvekili Sena Kaleli, ikiz kardeşi Sema Gülez ile Kilyos'ta yüzerken ’rip akıntısı’na kapıldı, boğulmaktan sonra anda kurtuldu. Kaleli, yaşadıklarını, sosyal medyada paylaştı, "Denizi sevin ama güvenmeyin" duyarısnda bulundu.
Sena Kaleli, geçen yıl 26 Ekim’de, Engelli Kadınlar Derneği’nin (ENKADER) engelli kadınların sorunları hakkında farkındalık yaratmak amacıyla düzenlediği 12 engelli kızın gelinlik giydiği sembolik düğüne katıldı. Temsili nikah töreninin ardından ’hava almak’ üzere dışarı çıkan Kaleli, salona dönüşte, havuzda çırpınan bir kişiyi gördü. Bu kişinin engelli olduğunu anlayan Kaleli, çantasını bırakarak soğuk ve yağışlı havaya rağmen kıyafetleriyle havuza atladı. İri olan otistik genci kenara getirmek için çabalayan ancak zorluk çeken Kaleli’nin yardımına Nuh’un Gemisi sokak hayvanları Koruma Derneği Başkanı Zafer Sicimoğlu yetişti. Kaleli ve havuza giren Sicimoğlu’nun çabaları sonucu otistik genç Abdullah Güzel havuzdan çıkarıldı.
Bu olayın üzerinden bir yıl geçmeden Sena Kaleli ve ikiz kardeşi Sema Gülez, 22 Temmuz günü İstanbul Kilyos’ta ’rip akıntısı’ nedeniyle ölümden döndü. Kaleli, yaşadıklarını sosyal medya hesabından tüm ayrıntılarıyla anlatarak, dikkatli olunmasını istedi.
’YÜRÜMEYİ ÖĞRENMEDEN YÜZMEYİ ÖĞRENDİM’
Kamil Koç Otobüs firmasındaki hisselerini bir süre önce satan Sena Kaleli, yazısında, ikiz kardeşiyle Bursa- Mudanya’da yolcu vapuru iskeleye yanaşırken 15 dakika arayla doğduğunu ve deniz kenarında yaşamaları nedeniyle yürümeyi öğrenmeden yüzmeyi öğrendiğini belirtti. Burcunun su grubunda olması nedeniyle denizi çok sevdiğini ve saatlerce yüzdüğünü, karayolcu olmalarına rağmen her zaman denizin üstesinden daha kolay gelinebileceğini, deniz yolculuğunu hep daha çok sevdiklerini anlatan Kaleli, sosyal paylaşım sitesinde, "İnsanların ’denizle şaka olmaz’, ’denizin ne yapacağı belli olmaz’, denizi alt edilemez bir korku gibi anlatmalarını hiç ciddiye almamışızdır. Denizde kıyıda kalanlar görülmeyecek kadar açılır, kıyıda kalanları endişeyle bekletir, 3-4 km. yüzebilir, karşıya geçebiliriz. Okyanusta bile korkusuz yüzebiliriz, dalgalarla eğlenebiliriz" dedi.
’YÜZERİZ GİBİ BİR GAFLETLE RAHATTIM’
Laleli, iki kez deniz ortasında birincisinde küçük bir teknede açık denizde fırtınaya kapılıp, batma tehlikesi geçirirken de Bozburun’da deniz otobüsüyle fırtınada bir sağa bir sola ters dönme, dalgaların deniz otobüsünün üstünden geçme tehlikesiyle karşılaştığında da herkes ağlarken, ’Nihayet denizdeyiz, yüzeriz’ gibi bir gafletle rahat olduğunu kaydeden Kaleli, 22 Temmuz günü yaşadıklarını söyle anlattı:
"Ne zaman ki 22 Temmuz günü Kilyos BURÇ Beach’de, yine ikiz kardeşimle dubaların sınırında dalgalarla keyifle, coşkuyla şakalaşırken, birden ayağımın yerden kesildiğini, denizin ayağımın altından kaydığını, dalgalar bizi kıyıya iterken, aynı güçle ters bir şekilde açığa sürüklediğini, yürüyemeyeceğimi denizdeki kumların boşaldığını, anafor yaptığını, kıyıya hızla kulaçla yüzmeme rağmen açığa sürüklendiğimi, gücümün gittiğini fark ettiğimde denizin şakasının olmadığını anladım. Boşa çaba göstermenin çaresizliğini yaşadım.Yakınımızda yüzen gençlerin paniğini, bağrışma ve çaresizliğini gördüğümde panik oldum.
İkiz kardeşimle dalgalarla boğuşurken, dubanın ipi kardeşimin yanağını kestiği için, dubanın üzerimize gelmesi beni kıyıya yüzmem gerektiği konusunda uyarmasa işin ciddiyetini yine fark edemeyecektim. Duba hızla üzerimize geliyor, kaçamıyorduk. Olay dalgayla dalga geçmeyi aşmıştı, denizin altında bir hareket vardı. Gençler dubayı tutup yerlerinden hareket etmemeyi, yardım istemeyi tercih ettiler, kızkardeşimse olayı kavrayamamış, onları yatıştırmaya çalışıyordu. Ben hızla yüzmeye çalışarak dubadan kaçmaya çalışıyordum, korkunç zorlanıyordum, gücüm tükeniyordu ki gençlerin bağrışmaları, imdat çağrıları ve denizdeki hareketin tehlikesini fark eden cankurtaranlar denize endişeyle atladılar. Boğulma tehlikesi geçiren bir iki kişi değil, 5 kişiydi ve onlar da işin zorluğunu biliyordu. Ben kıyıya gücüm tükenerek yaklaşmıştım ki, geri sürüklenmeye başladım. Hemen iki cankurtaran ellerimden çekmeye başladılar, onların gücü bile buna zor yetti ve üçüncü kişi onlara yardım etti. Ben tehlikeli bölgeyi atlattım. Yüzerken kardeşimin kaldığını gördüm. Onlara kardeşimi ve gençleri kurtarmalarını, beni bırakmalarını söyledim.
Cankurtaranlar onlara duba ipine sıkı tutunmalarını tembih etti ve her birine birer can simidi attılar. Anafor ve med cezir bittikten sonra hepsini kıyıya taşıdılar. İçlerindeki genç kız yaşadığı panik nedeniyle ciddi boğulma tehlikesi atlattı. Hayatımda hiç bu kadar denizin tehlikesinin farkına varamamıştım. Bu bana ders oldu. Spastik bir genci düştüğü havuzdan bir kış gününde kurtarmıştım. Herhalde bu da bana Allah’ın bir lütfüydü. Bu kurtuluşun ardından yaşadığımız şokla, genç kızı da yerde yatıyor görünce, şoktan cansiparane gayret eden BURÇ Beach’de görevli cankurtaran arkadaşlara teşekkür etmeyi akıl edemedik. Bu vesileyle onlara çok teşekkür ediyoruz."
Kaleli, yazısını ’Denizi sevin ama güvenmeyin’ uyarısıyla tamamlarken, "Unutmayın, boğularak ölenlerin çoğu iyi yüzme bilenler… Hatta Kilyos’ta, son boğulanın bir cankurtarandı. Tedbiri, temkini elden bırakmayın diye sizlerle bu yaşadıklarımı paylaşma gereği duydum" dedi.