İBRAHİM BALCI / SARIYER MANŞET GAZETESİ
Sarıyer, Eyüp maçları ezeli iki rakibin karşılaşmasıdır. Böyle geldi böyle gidiyordu. Ama bu maçta ezeli rekabet REZALETE dönüştü! İki yıl öncesine kadar iki takım arasında müthiş mücadele olur ama sonunda futbolcular sahadan dostça ayrılırlardı. Maalesef bu maçta böyle olmadı. Maçın sonunda iki taraf futbolcuları birbirine girdi. Sarı kartlar konuştu, bereket yumruklar konuşmadı. Yoksa daha da beteri olabilirdi! Sarı kartlar yerine kırmızı kartlar meydana çıkardı. Çünkü maçın hakemi maçın başından sonuna kadar verdiği ters kararlarla zaten futbolcuları gereceği kadar germişti.
Yine de belirtmekte yarar var; şeref tribünü ve iki yanındaki tribünlerde eski nezaket aynen devam etti. Ama, maç sonu dışarı çıkarken, çıkış kapısını tutan çevik kuvvet polislerinin Eyüplü ve Sarıyerli taraftarlara yaptıkları hiç de hoş değildi. Basına çıkış izni vermiyor, kapı açılınca da ana avrat söverek, yumruk sallıyor; sonra da “Biz Sarıyer yöneticisiyiz” ikazında bulunanlara; “Kim olursanız olun” itip kakıyor; koşarak gelen genç komiser ise “Sizin üçüncü maçınıza geldim hep aynı şeyi yapıyorsunuz” diyordu. “Alın, götürün” gibi bir sürü tehdit! Bu sorumlu komiser Sarıyer maçlarına özellikle geliyorum sizin hakkınızdan gelmek için demek istiyor gibiydi! Eyüplü seyirciler bile çevik kuvveti yuhalayarak tepkilerini ortaya koyuyorlardı. “Polise Yuhhh” çekilmesi, olayın ne kadar bıktırıcı, sıkıntı verici boyutlara geldiğini ve işin REZALETE dönüştürüldüğünü göstermektedir.
Maça gelince Sarıyer yenilgiyi Eyüp galibiyeti hak etti. Sarıyer oyuna zaten mahkûm başladı. 5-4-1 düzeni ile oyuna başlayınca zaten “Beraberliğe razıyız” havası verildi. Elbette ki istenilen o değildi. Erhan Eren belki kendiliğinden belki de istendiğinden geri dörtlünün içine gömülünce, bir de geri dörtlük savunmayı ceza alanı üstüne kabul edince bloklar arasında büyük boşluk meydana geldi bu durum da rakibin baskısını getirdi. İleride tek santrafor olarak Çoşkun oynatıldı. Böyle düşünülmüşse, Sinan’ın tercih edilmesi gerekirdi. İkinci yarıda Sinan ile Ender’in girmesi takıma canlılık getirdi. Ama Çoşkun’un çıkarılması takımı bir gol adamından mahrum etti.
Takım bu maça iyi hazırlanamamış göründü. Yine üç değişiklikle sahaya çıkıldı. Defans çakılı top gibi oynadı. Üstüne üstlük Ahmet beklenmedik kadar kötü oynadı ve ilk golü ikram etti ki saç baş yoldurur. İkinci golü Murat kafa ile attı. Oysa, Mehmet Ekşi hoca Erhan Eren’i yanına çağırarak golü atan Murat’ı tutması ikazında bulundu ama nerde!
Samimi söylemek isterim; benim takımım bu değil! Böyle bir takım düşünmüyordum, beklemiyordum. Mevsim başındaki takımdan da uzaklaşıyoruz, daha iyiye gidecek yerde bozuluyor takımımız! Demek ki bir sorun var. Sorun var ki takım sahaya yayıldığı zaman “Oynuyoruz işte” havasındalar. Ne ikili mücadele, ne kazanma hırsı ve ne de maç disiplini! Emeklilik havasındalar sanki. Bu hava ile Play-Off kovalamak çok zor, hatta imkânsız!
Çok şeyler kaybettik son dört haftada! Yani iki beraberlik iki yenilgi! Yazgımız kendi alanımızda puan kaybetmek olmamalı! Her neyse yine de kazanabileceğimiz tam yedi maç var! Oynayın kazanın ve istenen yere gelin! Bunu başaracak yetenek ve güçtesiniz! Aksi halde varılacak sonuç, yazının vurgusu olan sözcüktür!
REZALET!