Bugün güçlü gördüğünüz şey, hatta görkemiyle gözünüzü kör eden şey, eğer gücünü gelecekten almıyorsa, yani gücü geleceği karşılamakta yeterli değilse; geleceği karşılayacak donanımı içermeyen bu gibi şeylere bel bağlamak özünde gelecekle şimdiden vedalaşmaktır.Çünkü,zenginliğin kaynağı İnsanın doğa ve diğer insana olan savaşımı dolayısıyla sürekli değişim gösterir niteliktedir.
Avcı-toplayıcı toplumun zenginliğinin kaynağı kişisel yeteneklerdi. Tarım toplumunda zenginliğin kaynağı topraktı. Sanayi toplumunda enerji kaynakları ve sanayi zenginliğin kaynağıydı.Şimdi içine dalmakta olduğumuz bilgi toplumunda ise zenginliğin kaynağı olarak bilgi ve kişisel yetenek gösterilmektedir.
Avcı-toplayıcı toplumdan bu yana toplumların zenginlik kaynağında bulunmayan kişisel yetenek bu kere bilgi toplumunda bilgiyi içeren biçimiyle karşımıza çıkıyor. Modernleşmenin niye özgür bireyi açığa çıkarması gerektiği meselesinin temeli de burada yatmaktaydı: Çünkü, “Delikli demir icat oldu mertlik bozuldu” gibi bir öykünmenin tüfeğin yaşamda yer alışına engel olmadığını bilmekteyiz…
Karşımıza çıkan bazı istisna olaylar vardır. Bu olaylar İnsanoğlunun gelişiminde toplumların nasıl etkili güç olduklarını kavramamız açısından bire birdir:
Şu yada bu biçimde bir toplum içinde yaşama şansını bulamamış, bebekliklerinde ormanda yaşamak zorunda kalmış sayısız insan yavrusu örneği vardır. Amala ve Kamala bunlardan iki tanesidir. İkisi de yakalandıklarında dört (!)ayak üzerinde hareket etmekteydiler, dizleri ve avuç içleri nasırlaşmıştı, dilleri kalındı ve kırmızı dudaklarından sarkmış haldeydi… Çiğ ete bayılıyorlardı ve fırsat buldukça et çalıyorlardı, bir kurdun soluduğu gibi solumaktaydılar… Sabahları uyuyup gece yarısı uyanıyorlardı ve bir kurdun sinsiliğinde av ararcasına dolaşıp uluyorlardı.İnsanlar yaklaştığında dişlerini gösteriyorlar,gündüzleri iyi görememelerine rağmen geceleri iyi görüyorlardı…
Küçük Amala erken öldü, geride kalan Kamala’yı Singh elinden geldiğince eğitti. Tuvalet eğitimini alması iki yıl sürdü, bu arada yürümeyi de öğrendi ama koşma ihtiyacı hissettiğinde yine dört ayak üzerinde koşmaya başladı. Üç yılda öğrendiği kelime sayısı bir düzineyi geçmedi ve asla bu kelimeleri tamam söyleyemedi,beş yıl sonunda öğrendiği kelime sayısı kırka vardığında hala kelimeleri tam söylemeyi becerememişti…
Bir çok kayıt vardır buna benzeyen. Yeryüzünde toplumla yaşamamış,hayvanların arasında onların yetiştirmesiyle yaşamış birçok çocuğun öyküsü söz konusudur.Ve bu öykülerin ortak yönü bu çocukların asla normal insanları yakalayamadığı gerçeğidir…
Bu mavi gezegende şu anda doğan bir insan yavrusu…Bir bebek!Kuzeyde,batıda, doğuda,güneyde; ilk nefesini dünyanın herhangi bir yerinde alabilir.Peki insan olmanın kriteri doğum yerine mi bağlı olmalı? Ana diline, etnik kökenine,ebeveynlerinin dinine,mezhebine mi bağlı olmalı? Yaşamanın ölçüsü ne?
Hangi yılda,hangi ülkede,hangi kentte,hangi mahallede,hangi inançta,hangi renkte,hangi ebeveynlerin çocuğu olmak istersin diye daha gelmeden soran mı oldu? Ve bu soruya bir yanıt verdin de,o yanıtın sonucu olarak mı şimdi doğduğun koşullarda doğdun?
Geleceği karşılamak, bulunduğunuz yerin ne kadar çağı yaşadığıyla ilgilidir. Abartılı bir benzetmeyle Kamala kadar donanımınız varsa ömrünüz uzun sürmez.Zaten Kamala da çocuk denecek yaşta 1929 yılında tifodan öldüğünde zihinsel olarak hala üç yaşındaydı ve 1929 ekonomik bunalımından haberi bile yoktu…
Küresel dünya diyorlar,her yanının tanındığı anlamına köyleşmiş dünya diyorlar…
Bizim ise buradaki yerelliğimiz oradaki küreselleşmenin etkilemesiyle oldukça iğreti durmaya başladı.Her geçen gün yerel çevremiz biraz daha yabancılaşıyor.Doğasıyla, yapılaşmasıyla,insan ilişkileriyle yabancılaşıyor.Çevre bize yabancılaşırken bizler de çevreye göre yabancılaşıyoruz.Yani artık yerellikten oluşan artı gücümüzün takadı tükenmek üzere…
Bir şey üretmedi Amala ve Kamala, bir şey üretmenin ne olduğunu hiç bilmediler. Kuzey Hindistan’da yakalandıklarında yaşadıkları toprakların sömürge olduğunu bilmiyorlardı.Hiç araç yapmadılar ve onlar yakalanmamış olsalardı ömürlerinde bir kez bile olsun yürümeye kalkışmayacaklardı…
Özgür bireyi yaratmak yerine, bir yandan sadaka vermeyi devlet yapmak sayanlarla diğer yandan sadaka toplamayı yaşamak sananlar bu kadar yaygın oldukça gelecekte buralar bizi taşımayacak gibi geliyor korkusunu taşımaktayım da…