Sarıyer Kilyos’ta 1971'de hizmet vermeye başlayan kentin ilk görme engelliler okulu, öğrencilerini, gönül gözüyle gören öğretmenleri ile yaşama hazırlıyor, öz güven kazandırıyor. İstanbul'un ilk görme engelliler okulu, 1971-1972 eğitim ve öğretim döneminde, İstinye'deki başka bir okulun alt katında yatılı olarak hizmet vermeye başladı. Hayırsever tarafından Sarıyer'de yaptırılan Veysel Vardal Görme Engelliler İlkokulu/Ortaokulu'nda, 1986'dan bu yana Avrupa yakasındaki görme engellilere geçen yıla kadar yatılı eğitim verildi.
Öğrenci sayısının azalması nedeniyle pansiyon bölümü kapanan okulda, 24'ü ilkokul, 54'ü ortaokul olmak üzere 78 öğrenci eğitim görüyor. 09.00'da eğitime başlanan okulda, Avrupa yakasındaki öğrenciler 7 servisle ücretsiz taşınıyor. Öğle yemeği verilen okulun yemekhanesinde her sınıf kendi masasına oturuyor.
Okulda, biri bu okuldan mezun 3'ü görme engelli 20 öğretmen ile 4 yönetici ve bu okuldan mezun olan görme engelli personel çalışıyor.
Devlet tarafından pozitif ayrımcılığa tabi tutulan, maddi ve manevi ihtiyaçları karşılanan okula sponsorlar da destek oluyor. Akıllı tahtalı sınıflar, çocukların hayata daha çok dokunabilmesini sağlayan teknolojik araçlar ve kabartma yazıcıların bulunduğu okulda, görselliğe dayalı olan ve soyut kalan kavramları somuta dönüştürecek, çocukların dokunabileceği hale getirecek kabartma cihazlar ile 3D yazıcı kullanılıyor. Bu yazıcıdan çıkarılan Galata Kulesi, ay ve kırkayak, öğrencilerin dokunarak görmelerini sağlanıyor.
Okulun tek sıkıntısı ise servis saatleri. Bazı çocuklar sabah 05.30'da evinden alınırken, bazıları da okuldan 15.00'te çıkmalarına rağmen 2-3 saat sonra evine varıyor.
Katarakt hastalığı nedeniyle 8 yaşında gözlerini kaybeden 12 yıllık Türkçe öğretmeni Hatice Çelik, 5 yıl gören çocuklarla çalıştıktan sonra körler okuluna gelmeye karar verenlerden.
Görme engelli öğrencilerin kendileri gibi bir öğretmene ihtiyacı olduğunu düşünerek örnek almaları için bu okulu tercih ettiğini belirten Çelik, "Çocuklar bana bakarak neler yapabileceklerini görüyorlar. 'Demek ki biz de ileride yalnız yaşayabileceğiz.' diyorlar. 'Öğretmenim nasıl yemek yapıyorsunuz, kıyafetlerinizin rengini nasıl ayırıyorsunuz.' diyorlar. 'Bunları tek başımıza nasıl yapacağız?' diye akıllarındaki soruların cevaplarını bende buluyorlar. Bu onlara ve ailelerine güven veriyor." dedi.
"İnsana ayrı bir enerji veriyorlar"
Görme Engelliler Sınıf Öğretmeni Rana Fener ise ortaokul yıllarında engellilerle çalışmaya, özel eğitim uzmanı olmaya karar vermiş. 6 yıldır görme engelliler okulunda sınıf öğretmeni olarak çalışan Fener, "İyi ki de mesleğim görme engelliler alanında oldu. Normal zekadalar. Onlara sadece araç gereç gerekiyor. Yazı yazdığımız araçlarımız farklı. Dokunarak göstermemiz gerekiyor." dedi.
Fener, bu tür çocukların kaynaştırma sınıflarında değil de görme engelliler okullarında daha mutlu olduklarını ve zorlanmadıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:
"Braille alfabesini öğretiyoruz. Birinci sınıfta harfler, sonra Türkçedeki hecelerin, kelimelerin kısaltmaları var. Hepsini ezberlemek ve uygulamak zorundalar. Biz de okuma yazma aslında üçüncü sınıfta bitiyor. Çocuk üçüncü sınıfta her şeyi okuyan ve yazan hale geliyor. Engelli ya da normal olması bir şey fark ettirmiyor. Onlarla iletişim kurmak çok güzel. İnsana ayrı bir enerji veriyorlar. Görme engellilere verdiğimiz şeyi geri almak bize çok mutluluk veriyor."