İki adamın hikâyesi

Mustafa BAKIR

Yıllar önce güzelim Anadolu’nun bir kasabasında insanlar mutlu yaşarlarmış. Gel zaman git zaman kasabada nüfus fazlalaştıkça artık oraya da kendi belediyesini seçme hakkı verilmiş. Tabi bir anda o güzelim kasabada didişmeler başlamış. Bu olaylar ilk defa yaşayan kasabalılara tuhaf gelmiş. Yavaş yavaş zübükler piyasaya çıkmış. Vesselam seçimler gelmiş çatmış…

Seçimleri Yusuf adında kasabaya yeni taşınmış olan biri kazanmış. Yusuf kasabayı yönetmeye çalışmış ama işler yolunda gitmemiş. Halkın güveni zamanla azalmaya başlamış. Seçimlere az zaman kala eleştiriler daha da çoğalmış. O da her fırsatta ben kasabam için her şeyi yapıyorum demiş. Fakat ne yapsa kasabaya kendini ikna edememiş. Seçimler gelmiş, çatmış…

Bu seferde seçimlerde adaylar çoğalmış. Herkes şu olsun, bu olsun demiş en sonunda seçimlerde yeni bir isim ön plana çıkmış. Bu kişi yıllarca kasaba kasaba dolaşıp yeni evler yapan bir isimmiş. Herkes ‘evet’ demiş ‘kasabamızın yeni başkanı o olsun’. Kendisi kasabanın eskileri olup babadan oğula geçen bir geçmişi ile kasabasına hizmet aşkıyla adaylığını açıklamış. Şükrü seçimlerde başkan olmuş. İlk zamanlar ne yapacağını şaşırmış. O oradan, bu şuradan çekip durmuş. Yok, benim dediğim, yok onun dediği derken zaman hızla akmaya başlamış.

Halkın da beklentisi çok olunca homurdanmalarda çoğalmış. Yapılan, edilenler bir dönem önceki Yusuf’tan farksızmış. Ne yapsın bir gün demiş ki bu böyle olmaz ne yapmalı acaba? Ailenin ileri gelenleri bir taraftan, komşular bitaraftan, mahalleli bitaraftan akıl veriyormuş ve herkes keseri kendine yontuyormuş.

Bir gün karakara düşünürken yanına  yaşlı, köyün ileri geleni gelmiş ve demiş ki ‘Düşünme sakın! Bu halk seni çevrendekiler için değil sen olduğun için seçti. Senin bir tek borcun onlara ve bu borcu onlara çalışarak ödersin. Bugün seni başına taç eden dostların yarın bu makamdan ayrılınca paspas bile eder. Fakat bir tek halk kendisine yapılanı unutmaz. İyi hizmet ettiysen gitsen de tacınla gidersin ama dostlarını bilmem’. Çalışanlarından biri Yusuf zamanında işe girmiş ve zulüm görüyormuş demiş, haberin var mı diye sormuş. Şükrü bakmış ve cevap verememiş, sen halkından haberi olmayan padişahı tanır mısın diyince Şükrü anlamış.

Bugün sende olan yarın başkasında olacak. Sen yaptırma ki başkası da yaptırmasın der ve hadi bana selamet diyip köyün dar sokaklarında kaybolur. Şükrü o gün kendine söz verir bana güvenenleri yanıltmayacağım deyip bismillah çekerek yola çıkar. Bunu bana anlatan kişiye sordum ‘Ee sonraki senelerde ne oldu’ diye oda bana dedi ki, ‘Bilmiyorum o sıralarda kasabadan taşınıp başka bir ile gittim. İyi şeyler yaptıysa Şükrü yine seçilmiştir ya da Yusuf gibi devam ettiyse taklidi asıllarını yüceltir, Yusuf geri gelmiştir. Kim bilir ama dilerim ki halk doğruyu deneyerek yanılarak değil bilerek seçsin.

RAMAZAN AYINIZ MUBAREK OLSUN…

İlk yorum yazan siz olun