İsim-Cisim (Tarabya)

Yer isimlerinin de bir dili vardır. Ama bu dili anlayabilmeniz için ya kulaktan duyma hikayelere yada belgelere baş vurmanız gerekir. Bir şeyleri anlatır yer isimleri: Benzetildikleri şeyleri yada üzerlerinde yaşanmış olayları ifade ederler...

Önce Zehir sonra Tedavi daha sonra Keyif demişler ve şimdilerde Tarabya diyorlar adına…
 
Efsanevi altın postu bulup getirmek için denizlere açılır İason ile Argonatları… Bu uzun ve tehlikelerle dolu bir yolculuktur. İason teknesiyle Karadeniz’e giderken semtin önünden geçmektedir. Antik çağın Kryovrissis Vadisinden, orada bir yerden… İason’u yok etmeye kararlı büyücü içme suyu tükenen teknenin karadan su ihtiyacını gidereceğini hesap ederek yörenin içme sularını zehirler. Gerçi başarılı olamaz ama yörenin ismi zehir anlamına gelen Pharmakeion olarak kalır…

Beşinci yüzyılda Patrik Attikos yörenin adını tedavi anlamına gelen Therapeia şeklinde değiştirir. Çünkü burası havası güzel bir yerdir..

On altıncı yüzyılda 2.Selim buraya gelerek balık yemiştir. Havasından, suyundan pek bir keyif almış olacak ki, Sadrazamı Sokulu Mehmet Paşa’ya burada bir kasır yaptırmasını buyurmuşlardır. Yöreye keyif anlamına gelen Tarabiye adını veren 2. Selimdir. Bir anlamda zehirlenmemiş suyla, güzel havayı birleştirdiğini bile düşünmek mümkündür…

Ve zamanla Tarabiye, Tarabya’ya dönüşmüş, Sarıyer’in mahallesi olmuştur. Hepsi bu kadar mı? Tabi ki değil. Şimdiler de Cumhurbaşkanlığı köşkü olarak bildiğimiz Huber Köşkü var. Bu köşk, Mauser Fişek ve Kolanya Müşterek Barut Fabrikalarıyla Krupp firmasının İstanbul temsilcisi Auguste Huber tarafından 19. yüzyılda yaptırılmış. Bu arada Banker Zoğrafos yalısını da unutmamak gerek, o da 19. yüzyılda yapılmış. Zoğrafos mu kim? Hristaki Zoğrafos: Osmanlı donanması erzak müteahhidi, Tramvay Şirketi hissedarı, Beyoğlu Zoğrafion Lise’sinin kurucusu ve de Hristaki Pasajının (Çiçek pasajı) sahibi…

Padişah 2. Mahmut, 1829 yazını Tarabya çayırındaki Çadırlı Ordugâhta geçirmiş. Bu devirde görkemli bir konağın genişletilmesiyle oluşturulmuş Tarabya kasrında daha sonraları Abdülmecit kalmış ve nedense kasır Abdülaziz devrinde yıktırılmıştır. Arazi bu kere 2. Abdülhamit tarafından Almanlara verilince üzerinde Alman Büyükelçiliği yazlığı yükselmiştir.

İlginç bir tarihi vardır Tarabya’nın… Her devirde bir şeyler olduğunu ve bir şeyler oldukça ondan etkilendiğini anlatan ilginç bir tarihtir bu tarih… Meşhur Evliya Çelebi Tarabya’yı anlatırken meyveleri için; kiraz, şeftali, üzüm ve incirden bahseder. Şimdilerde yerleşim alanlarının çokluğu ve nüfus kalabalığıyla akla gelen Tarabya’nın bu meyveleri ancak manavlarında ya da marketlerinde bulabilirsiniz…

Tarabya değişiyor… Tarabya daha da değişecek… Tarabya’da yaşayanların bir kısmı Tarabya’daki ileriki yıllarda yaşanan değişikliklere tanık olacak kadar Tarabya’da yerleşik de kalamayacak. Sadece biz de bir zamanda Tarabya’da yaşamıştık demekle yetinecek. Kim bilir belki ileriki yıllarda bunun böyle olduğunu kanıtlamak için şimdiden almış olduğu ikametgah belgesini saklamışsa göstermek zorunda hissedecek… Ve bunu gösterdiğinde karşısındaki “Vay sen neymişsin be abi” diyecek…

Şaka yaptığımı sanmayın! Zaten yukarıdaki bilgileri de şaka yapmadığımı kavrayasınız diye yazdım. Ne demişler? “Benden söylemesi”…