Renkli kişiliği ile tanınan Karasakal Taci’yi de kaybettik. Son iki yıldır pek dışarı çıkamıyor, dostlarından ayrı kalıyordu. Evinde pencere kenarında oturup gelen geçenlere el sallamakla eski günleri yâd ediyor, dostları ile hasret gideriyordu. Gürül gürül akan çağlayan misali konuşmasıyla; beklenmedik anda yaptığı esprilerle ortalığı kırıp geçiren ve en ağır koşullarda vurdumduymazlığı ile hayatla dalga geçen bir kişilikti.
Karasakal Taci’nin gerçek isminin Tacettin olduğunu bilenler vardır ama çok kişi Karasakal Taci olarak tanır kendisini. Kızanlar da, küsenler de sevenler de daima saygı duymuşlardır kendisine! Nedeni de küsmeyi bilmemesi, kızmasının sadece bir anlık, öfkesinin aniden kaçık yapan kıble rüzgârı gibi gelip geçici ve anormal derecede hoşgörülü olmasıdır.
Karasakal Taci’nin dünya umurunda olmamıştır. Ne mala ve ne de mülke gözü olmuş bu nedenle de büyük sıkıntılar çekmiş, yakınlarını üzmüş fakat her zaman selâmete çıkmayı bilmiştir. Dostlarını, arkadaşlarını sevmiş, kendisini sevdirmiş, kimseden de karşılık beklememiştir. Çok büyük badireler atlatan Karasakal Taci’yi çok yakından tanırım; birlikte yıllarca aynı amaç için uğraş verdik. Mutlu günlerimiz., üzüntülü günlerimiz oldu. Güldük, sevindik, kızdık, üzüldük! Sarıyer Spor Kulübü lokalinde geçiyordu günlerimiz çoğunlukla. Kulüp bizler için “HERŞEY” idi. O nedenle ortak anılarımızdan bazılarını okurlarla paylaşmak isterim.
Karasakal Taci iki dönem yönetim kurulu üyesi, 4 dönem de kulüp başkanı olarak görev yaptı. 1961-62 mevsiminde yönetici idi. Ekim ayı gelmiş futbolculara bir kuruş ödeyememiştik. Maaş, prim ve transfer taksiti. Merhum kunduracı Muzaffer’in dükkânı önünde oturuyor kara kara düşünüyorduk. Takım Sarıyer hamamında soyunmuş idmana gitmişti. Futbolcuları nasıl atlatacağız diye düşünürken bir kamyonet önümüzde durdu. Hacı Cemil’in evini sordu. Karasakal Taci “Tamam, tamam burası, ben oğluyum, indir malları” dedi. Hacı Cemil evi için kışlık nevale almış, kamyonet tıka basa dolu. Mallar indirildi. Karasakal “Şimdi geliyorum” dedi ve gitti. Bir süre sonra geldi. Arkasından hamallar, malları yükleyip gönderdi. Meğer eve gelen malları bakkal dükkânlarına satmış, 3.600 lira ile geldi. Biraz sonra da futbolcular geldi o parayı futbolculara dağıttık. Tabii mallar gelmeyince ertesi günü Cemil Efendi toptancının gırtlağına sarılmış ama işi de anlamış! Böyle bir olayı kim yapabilir!
Sarıyer takımı bir maça çıkıyor, Genel kaptan Recai Uygur takımı okuyup dışarı çıktı. Taci ile beraberiz. Recai’yi çağırıp takımı sordu. Recai takımı okudu. Takımda Taci’nin sevdiği futbolcu Şop (Cengiz) yok! Taci “Şop neden yok, onu da oynatın” dedi. Recai de “Takımı okuduk, on bir kişi tamam” deyince hırslanan Karasakal Taci “Şop’u da oynat, öteki takımda 12 kişi oynasın” demez mi? İşte Karasakal bu!
Şeref Stadı çamur tarlası halinde Beylerbeyi ile oynuyoruz ilk devre 0-0 bitti. İkinci devrenin ortalarında bana “Git Gazanfer Hoca’ya söyle Tevfik’i forvete alsın” dedi. “Olur mu” dedim ısrar edince gidip söyledim. Hem Recai Uygun hem de Gazanfer Hoca uygun görmediler ama Karasakal’ın dediğini de yaptılar. İş ters tepti, defansın bozulması nedeni ile arka arkaya golleri yedik ve maçı 4-0 kaybettik. Toplantıda yenilgi olay oldu. Ben “Benim ne günahım var, Karasakal istedi ben de size söyledim” deyince, Karasakal Taci gevrek gevrek gülerek “Ben söyle dedimse sende gidip başka şey söylemeseydin” demez mi!
Bursa deplasmanındayız, takım soyunmuş, biz maça beş on dakika kala gidiyoruz. Beş altı kişilik grubuz. Futbolcu giriş kapısına gittik. Kapıyı çaldık, pencereyi açıp baktı görevli. “Ne istiyorsunuz?” diye sordu. Bana söz bırakmayan Karasakal Taci “Ben Sarıyer’in Başkanıyım açın içeri gireceğim” dedi. Görevli pencereyi sertçe kapattı. İki dakika sonra tekrar kapıyı çaldık, görevli açtı. Karasakal Taci “Oğlum ben Kulüp başkanıyım kapıyı aç” diye üsteledi, görevli yine pencereyi hırsla kapattı. Karasakal bu durur mu “Kapıyı tekmelemeye başladı. Görevli yine pencereyi açtı ve “Ne istiyorsun be!” diye bağırdı. “Git soyunma odasına Kepçe Necdet’e söyleyin gelsin” dedi. Adam ne düşündü ise düşündü ve gidip rahmetli Kepçe Necdet’i çağırdı. Necdet kapı penceresinden bakıp Karasakal’ı görünce, ceketini ilikleyip “Buyur başkanım, buyur Taci Bey, yeriniz hazır” deyince görevli kapıyı açtı içeri girdik. Biz koridordan ilerlerken görevlinin sözlerini duyuyordu: “Yahu adam bir aydır tıraş olmamış, ne altı var ne üstü, ayakkabısının arkasına basmış böyle başkan mı olur be! Bari gidip bizim başkana şikayet etmese!”
İşte Sarıyer’in renkli adamlarından biri olan Karasakal Taci, yani Tacettin Tekgül budur!
Kulübüne böylesine hizmet eden bir yöneticinin, bir başkanın cenazesine kulüpten çelenk gönderilerek görev yapılmak istenmiş! Hayır, yok öyle şey! Kulüp başkanı da, yöneticiler de bu gibi hallerde büyüklerini sahiplenmek zorundadır. Vefa budur, saygı budur! Kulübümüzün başkanı, yöneticileri çok çok büyük mazeretleri yoksa bu vefayı, saygıyı göstermek zorundadırlar!
Unutmayacağız seni KARASAKAL TACİ! Nur içinde yat!