MUSTAFA BALCI / SARIYER MANŞET GAZETESİ
‘Kav Kültürü’ medeni insanlarda olması gereken kültürdür. Sosyal, çağdaş, demokrat, aydın, liberal, liberal faşist diye adlandırdığımız mürekkebi kurumamış insanların, parmaklarına mürekkep değdiğinde parmağını yalayacak kadar önemli insanlardır.
Kültür zenginliğini ölçerken, masa muhabbetlerinde rakıdan ziyade, şarap kültürünü özellikle hatırlatırlar. Kav’ı bilmek lazım… Bir kaç üzüm çeşidini bilmeniz gerekmektedir. Bağ düzenini, hangi üzümün nerden çıktığını, Cabernet Sauvignon mu, Merlot’mu, sek, dömisek mi, hangisinin balıkla veya etle yenmesi gerektiğini bilmeniz lazım. Kültür farklıdır. Buna nispeten damak tadını eklediğinizde ‘Kav Kültürü’ tamamlanmış olur. Şayet fazla bilgiçlik taslamadan bilgi birikiminiz yoksa garsonlardan yardım alınarak yabancı kalmamaya çalışılır. Masanın ve bardağın seçim tespitinde farklı olduğunuzu gösterirsiniz.
Kav sanatı, resim sanatı gibidir. Çok iyi resim yapmayabilirsiniz. Çok iyi ressam da olmayabilirsiniz. Hatta resim okul döneminizde unuttuğunuz bir sanattır. Bir resmi yorumlamak için iyi bir resim yapmanıza gerek yoktur. Belki iyi heykel traş da olmayabilirsiniz. Yontucu değilsinizdir, resmi okumak için, temiz bir duygu, realist bir düşünce, sosyal bakış açısı, özgün bir dil resim ve heykeli yorumlamak için yeterlidir. ‘Kav kültürü’ resim ve heykel kültürü insan için toplum için de ön planda ayrıcalıklı olmanıza olanak sağlar.
Kav kültüründe Edebiyat önemlidir. Tarihsel, siyasal, modern, popüler tarih, atom, fizik, mimarlık ve tabi ki balıkçılık gibi çok kültürlülükten gelmektedir.
Amatör sporcu veya profesyonel sporcu olabilirsiniz, sporu sadece yürüyüş olarak da kabul edebilirsiniz, spor yazarlığı yapacak kadar düşüncelerinizi kaleme döken yapıcı, olumlu eleştirici, farklı yorumlayan bir düşünce yapısında konuştuklarınızı duyurabilirsiniz.
Her toplum kendi aristokratlarını yetiştirir, aristokratlar kültür zenginlikleri içinde toplumda farklılıklar gösterir. Resimden anlarsın ama bir Osman Hamdi’yi çıkaramazsın, Picasso’dan, Van Gogh’dan konuşabilirsiniz ama Leonardo da Vinci’nin şifresini çözmeye gerek yoktur.
Amaç kaplumbağa terbiyecisinden, Osman Hamdi’den ve de portakal dilimlerini karıştırmamak lazımdır. Hayata bakış açımız, arkadaşlarımızın hangi kav da oluşudur, adı üstünde kav bir çeşitlilik ve zenginliktir. Benzin kalitesi oktav la ölçülür, şarap kalitesi kavı ile çayın kalitesi demle yani Tein’in bıraktığı dil üstü ve gırtlak tadıdır.
Bizlerde bazen demden olsun, resimden edebiyat, heykel, siyasetten eh birazda alkolden anlayacak kültürü biliriz. Vesile olacak zenginliğimizi, dostlarımızın kaç oktav oluşunu, hangi kav’da olduğunu iyi biliriz. Bu yüzdendir ki bizler kavını bulmuş kişileri tercih ederiz.
Aristokrat kültür, saraylarda, mahfel muhabbetleri, otel lobilerinde, meclis kulislerinde, parti dedikodularında farklı olmakla birlikte, çeşitli dünya kültürlerinin bir arada bulunduğu bu ortamda, camiamızda topluma mesajların farklı çıktığını, çok sesliliğin, insanların sosyal ve realist oluşlarından kaynaklanmaktadır.
Kav Sohbetleri, kendi kültür ve kişiliğini, yapısını, farklı realiteler de ispatlamış kişilerin bir arada olduğu bir sohbet alanıdır. Kav ahalisi böyledir.
Başkan çıkartır, yardımcısı kendi olmaz… Meclis üyesi çıkartır, görev ve sorumluluk almaz… Muhtar çıkartır, yerinde bulamazsın. Otuz dört tane hoca vardır. Takımı şampiyon yapamazsın.
Bu da bir şey mi canım! Adamı Belediye Başkanı yaparlar. Başkan da ahaliyi tebrik etmeye gelir. Aklı evvelin biri sorar! Nasıl Başkan oldun? Başkan cevap veremez. Yanındaki ceketini ilikler ve çok iyi oldu der.
Adam ısrarla portakalı elinle soymaya kalkışır. Her defasında zar yırtılır. Garsondan peçete ister. Elime damladı der. Damlar tabi..
Biz Kav’da boşuna mı damdaki kemancıyı dinliyoruz ama üstü kapalı…
Ya sohbetleri? Bekleyin onları da okuyacaksınız…