Gece gündüz canla başla çalışıyoruz - BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ
Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görülmeye başladığı andan itibaren büyük bir fedakârlıkla gece gündüz demeden çalışan Sarıyer Belediyesi dezenfeksiyon ekipleri, tüm ilçeyi karış karış dolaşarak, planlama doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor.
Koronavirüsten korunmanın temel prensibinin hijyen olduğunu artık bilmeyen yok. Hepimiz ellerimizde dezenfektanlarla dolaşıyor, bulunduğumuz ortamları sterilize ettiriyoruz. Hastalıktan korunmak için bir dizi önlem alırken birçoğumuz işin arka planından habersiz. Erdal Demir ve Ali Siner… Onlar Sarıyer Belediyesi dezenfekte ekibinin iki üyesi. Ülkemizde virüsün görülmeye başlamasından itibaren büyük bir risk altında olduklarını bile bile girilmedik ev, hastane, iş yeri bırakmadılar. Gece gündüz demeden çalışıp, ailelerinden uzak kaldılar. İş için gittikleri yerlerden kimi zaman gözleri yaşlı, kimi zaman da yüzlerinden gülümsemeyle döndüler. Karşılaştıkları trajediye rağmen ayakta kalıp daha çok kişiye hizmet götüren Erdal ve Ali Bey, “Bizi görüp kaçanlar da oluyor, boynumuza sarılanlar da” diyerek yaşadıkları zor günleri anlatıyor.
Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının görülmeye başladığı andan itibaren büyük bir fedakârlıkla gece gündüz demeden çalışan Sarıyer Belediyesi dezenfeksiyon ekipleri, tüm ilçeyi karış karış dolaşarak, planlama doğrultusunda çalışmalarını sürdürüyor. Koruyucu tulum, gözük, maske ve eldivenlerini giyen ekipler, bugüne kadar ortalama 2.000 kamu kurumu, 4.000 iş yeri, 1.054 eczane, 6.500 taksi, 3.000 minibüs, otobüs, ambulans, 980 araç, 450 ibadethane, 45 semt pazarı, 356 park,195 okul ve tüm ortak kullanım alanlarında ilaçlama yaptı. Bu zorlu süreçte yaşadıklarını anlatan Erdal Demir ve Ali Siner, Sarıyer halkı için canla başla mücadelede ettiklerini belirtiyor.
BU YÜKÜ ÜZERİMDE HİSSEDİYORUM
“Bu süreç başladığından beri Sarıyer’de ilaçlamadığımız yer kalmadı” diyen Erdal Demir yaşadıklarını şu şekilde dile getiriyor; “Durumun ciddi boyutlarda olduğuna işin içinde olduğumuz için bire bir tanık olduk. Çok genç yaştaki vatandaşlarımızın hastalığa yakalandığını, yaşlıların ise virüse yenik düştüğünü yakından gördük. Öyle zamanlar oldu ki gözlerimizden yaşlar aktı. Güçlü olmamız gerektiğinin farkındayız tabi ki. Ayazağa’da eczanede çalışan bir vatandaş virüse yakalanmıştı ve evini dezenfekte etmeye gittik. Orda küçük çocuklarının olduğunu görünce normalde dış çevresinde ve ortak kullanım alanlarında bu çalışmayı yaparız ama vicdanımız el vermedi. Tüm odaları teker teker dezenfekte ettik. Bu yükü üzerimde hissediyorum ve o an kendimi hiç düşünmedim bile.”
BABAM BENİ SEVMİYOR MU?
Pandemi süreci başladıktan sonra 5 ay evine gidemediğini ve çocuklarına sarılamadığını söyleyen Demir konuşmasını şöyle sürdürdü; “Aylarca evimize gidemedik. O süreçte Kilyos Sosyal Tesisleri bize kapılarını açtı. Telefon yeterli olmuyordu dayanamadığım zaman kapıdan ailemi görmeye gidiyordum. Kendimi geçtim ama onlara hastalık bulaştıracağım diye çok korkuyorum. Bu süreci kelimelerle anlatamıyorum. Şu an evime gidiyorum ama temasta asla bulunmuyorum. Yemek kabım bile ayrı. 3 çocuğum var ve en küçük oğlum 3 yaşında. Gelip sarılmak, oynamak istiyor fakat ben geri çekilince “Babam beni sevmiyor mu?” diye ağlıyor. O ağlayınca ben de ağlıyorum. Bu durum beni kahrediyor.
BELKİ DE ENGEL OLDUK
Biz tulumlarımızı giyip, ekipmanlarımızı kullanırken dışarıda karşılaştığımız vatandaşlardan bazıları adımlarını geri geri atarken, kendimizle gurur duyuyoruz aslında. Biz büyük bir sorumlulukla yaptığımız işin ne kadar önemli olduğunun farkındayız. Belki de çok kişinin bu hastalığa yakalanmasına engel olduk.”
HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLADIK
“Elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz” diyerek duygusal anlar yaşayan Ali Siner ise şöyle anlatıyor; “Biz sürece okullarla başladık. Şimdi ise camiler, taksi durakları, İETT, sağlık kuruluşları, eczaneler daha sayamadığım çok yerde dezenfeksiyon işlemi yapıyoruz. Beni çok etkileyen şeylerle karşılaştım. Düşünün ki bir ailede anne kanser hastası, eşi korona olmuş. Normalde evlerin içine girmiyoruz. Dışarıyı ilaçladık, sonra evin içine girdik. Çıkınca hüngür hüngür ağladık. O an insan kendi sağlığını düşünmüyor ki. 18 yaşında bir oğlum var ama o da sevgiye, ilgiye hasret büyük olsa bile. Ailem bu süreçte belli etmese de çok üzüldü ama bana hep moral verdiler.
HERKES ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVİ YAPMALI
Bizi görüp kaçanlar da oluyor, boynumuza sarılanlarda.. Bir mahallede çalışmamız bitti ve bir baktık ki insanlar alkışlarla moral veriyor. Tek tesellimiz Sarıyer’de aşırı sayıda vaka olmaması. Biz hastaneleri de dezenfekte ediyoruz. İlk başta çok korkuyorduk ama sonra tabi ki alıştık. Dezenfekte ettiğimiz her yere etiket yapıştırıyoruz ve o sorumluluğu alıyoruz. Düzenli olarak oralara gidiyoruz. Taksilerde, minibüslerde, eczanelerde daha çok yerde vatandaşlarda bu etiketi görüyor zaten. Ailemiz için ayakta durmak zorundayız. Maske takalım, kalabalıklardan kaçınalım, hijyenimize dikkat edelim lütfen herkes üzerine düşen görevi yaparsa her şey daha güzel olacak. Birlikte başaracağımıza inanıyorum.”