Şükrü Genç İBB Meclisi'nde Kanal İstanbul'u konuştu

Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç Kanal İstanbul’un hedefinin imar rantı olduğunu söyleyerek, 'Halkımızın rahat nefes almasını sağlayacak bir yaşam kanalı kuralım!” dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’ne Kanal İstanbul tartışmaları damga vurdu. Mecliste konuşma yapan Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç Kanal İstanbul’un hedefinin imar rantı olduğunu söyleyerek; “İlla bir kanal ısrarı olacaksa, gelin ne yapalım biliyor musunuz? Çocuklarımızın, gençlerimizin, torunlarımızın yarınlarını güvence altına alan, halkımızın rahat nefes almasını sağlayacak bir yaşam kanalı kuralım!” dedi.

İstanbul'a "Çılgın Proje" olarak 2011 yılında tanıtılan ve bilim insanlarını isyan ettiren Kanal İstanbul, İBB meclisinde konuşuldu. Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Küçükçekmece Belediye Başkanı Kemal Çebi, Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık, Kanal İstanbul’u mesleki yönden değerlendirerek, kentleşmeye etkisini anlattı. Toplantıda söz alan İnşaat Mühendisi Başkan Şükrü Genç, hazırlanan ÇED raporunun gerçek verileri yansıtmadığını belirterek, “ÇED raporunun ilk paragrafında kanal İstanbul için en önemli gerekçe “...günümüzde gemi trafiğindeki artış, tehlikeli/zehirli maddeleri taşıyan gemi geçişlerinin artması, kent üzerinde büyük baskı ve tehdit” olarak gösterilmektedir. Daha ilk paragraf, en önemli gerekçe doğru değil. Çünkü 2006 yılında 54 bin 880 gemi geçen İstanbul Boğazı’ndan; 2020 yılında 38 bin 404 gemiye düşmüştür. Yani 14 yılda yüzde 30 azalma yaşanmıştır. Kaldı ki bütün bilimsel veriler gemi geçiş sayısının önümüzdeki yıllarda daha da azalacağını gösteriyor” dedi.

KANAL İSTANBUL TASARIM PROJESİDİR

Yeni şehir adı altında hedefi imar rantı olan Kanal İstanbul’un aslında tasarım projesi olduğunu ifade eden Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç şöyle konuştu; “Mühendislik hizmeti almamış, bilimsel nitelikleri olmayan söylemler ve sorunlar barındıran, varsayımlara dayanan, kendi içerisinde çelişkiler barındıran (Özellikle ÇED raporunda), uzmanları ve uygulayıcıları dâhil etmeyen, kısacası, hazırlayanların dahi yapılabileceğine inanmadığı çok net olan metinlerden oluşan ısmarlama hazırlığa proje denmesi mümkün değildir. Net olan bir şey var ki; bu “çılgınlık” ne gündemdir, ne ihtiyaçtır ne de önceliktir. Madem bu kadar büyük bir bütçe düşünülüyor. O zaman maceraya ne gerek var? Bugüne kadar doğa ile inatlaşmanın, bilimi yok saymanın bedeli hep ağır olmuştur. Son sözü her zaman doğa söylemiştir! Kanal İstanbul ısrarcılarını buradan uyarıyorum, gelecekte, geri dönüşü olmayacak bedeller ödetmeye kimsenin hakkı yok. Bilime rağmen, bilime karşı hareket edilemez!” dedi.

RAPORA UYULMADIĞI İÇİN YÜZLERCE İNSANIMIZI KAYBETTİK

Ekolojik dengenin bozulmasıyla birkaç ay önce, Giresun, Ordu, Rize, Kastamonu, Sinop ve Bartın’ı etkileyen, Bozkurt ilçesini adeta yerle bir eden sel felaketlerini ve ciğerlerimizin yakan orman yangınlarının unutulmaması gerektiğinin altını çizen Başkan Genç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2022 yılı Ocak ayı Meclis toplantısının 3. oturumunda şunları söyledi; “Yüzlerce insanımızı, çok önceden hazırlanan bilimsel raporlara uyulmadığı için kaybettik. Bedeli insanımız, bölgemiz ve ülkemiz için ağır oldu. İster küçük, ister büyük bir proje yapmak niyetinde olunduğunda, her şartta tasarlama, planlama, projelendirme, uygulama, raporlama aşamaları eksiksiz uygulanmalıdır.

HİÇBİR DOĞRU GEREKÇE YOK!

Çok tartışılan sözde ÇED raporunun ilk paragrafında kanal İstanbul için en önemli gerekçe “...günümüzde gemi trafiğindeki artış, tehlikeli/zehirli maddeleri taşıyan gemi geçişlerinin artması, kent üzerinde büyük baskı ve tehdit” olarak gösterilmektedir. Daha ilk paragraf, en önemli gerekçe doğru değil. Çünkü 2006 yılında 54 bin 880 gemi geçen İstanbul Boğazı’ndan; 2020 yılında 38 bin 404 gemiye düşmüştür. Yani 14 yılda yüzde 30 azalma yaşanmıştır.  Kaldı ki bütün bilimsel veriler gemi geçiş sayısının önümüzdeki yıllarda daha da azalacağını gösteriyor. Çünkü, dünya genelinde petrol rezervleri azalıyor. Yenilenebilir enerji kaynakları yaygınlaştırılıyor. Akaryakıt gemilerle taşınma yerine boru hatları ile taşınıyor. Birim başına maliyetleri azalıyor. İklim değişikliği nedeniyle yeni taşıma rotaları oluşturuluyor. Rusya’nın Karadeniz yerine Baltık Denizi limanlarına ağırlık vermesi, gibi çok çeşitli gerekçeler önümüzdeki yıllarda da azalmanın devam edeceğini göstermektedir.

KANALDA DA KAZALAR YAŞANACAK

İstanbul Boğazı’nda alınan önlemler ile son 25 yıldır trajik bir kaza yaşanmamıştır. 2004 – 2019 arası meydana gelen kaza sayısı 86, geçen gemi adedi ise 779 bindir.  Kazaların yüzde 34’ü seyir hatalarından, yüzde 66’sı ise gemilerde meydana gelen arızalardan kaynaklanmaktadır. Geminin dümeni kilitlenmekte ve kıyıya oturmaktadır. Bu tür kazalar kanalda da yaşanacaktır. Hatta kanalın boyutlarının küçük olması nedeni ile arıza sonucu karaya oturma gibi sonuçlar daha sık gerçekleşecek, kazalara müdahale ise Süveyş Kanalı’nda yaşanan kaza da olduğu gibi zor olacaktır. Tek yönlü trafik uygulamasına geçilmesi, tankerlerin Boğaz’ı sadece gündüz kullanabilmesi, 250 metrenin üzerindeki tankerlere hem kılavuz kaptan hem de römorkör bulundurma zorunluluğu getirilmesi, gelişen teknolojinin de imkânları artırması ile güvenlikte başarı sağlanmış, uzmanların önerdiği maddi külfet getirmeyecek ilave emniyet tedbirleri ile deniz trafiği çok daha emniyetli hale getirilebilir.

KANAL, TERCİH SEBEBİ OLMAYACAK

Başka bir açıdan bakalım. Bir tarafta en sığ yeri 25, en dar yeri 698 metre olan İstanbul Boğazı, diğer yanda ise en sığ yeri 20,75, en dar yeri 275 metre olan Kanal İstanbul. Kanalın Boğaz’a göre daha dar ve sığ olması büyük tonajlı gemiler için büyük risk barındıracak, arıza sonucu karaya oturma gibi sonuçlar daha sık gerçekleşecektir. Bu nedenle kanal tercih sebebi olmayacaktır. Büyük gemiler kanaldan geçemezken, küçük gemiler ise kılavuzluk ücreti ödememek için İstanbul Boğazı’ndan geçmeye devam edecektir. İstanbul Boğazı’ndan geçmek üzere gemilerin bekleme süresi iddia edildiği gibi günler, haftalar ve aylar değil sadece 14 saattir. Bu da oldukça olağan bir durumdur.  Kanal İstanbul 45 km, İstanbul Boğazı ise 30 km uzunluğa sahiptir. Doğal olarak oluşmuş, daha kısa bir suyolumuz varken daha uzun, daha dar ve sığ bir kanaldan gemiler geçmeyi tercih etmeyecektir. İlla bir kanal ısrarı olacaksa, gelin ne yapalım biliyor musunuz? Çocuklarımızın, gençlerimizin, torunlarımızın yarınlarını güvence altına alan, halkımızın rahat nefes almasını sağlayacak bir YAŞAM KANALI kuralım!”

İlk yorum yazan siz olun

Gündem Haberleri