Memleketi Trabzon’dan İstanbul’a uzanan hayat hikâyesi ve koro şefliğine nasıl başladığı ile ilgili sorularımıza içten cevaplar veren Tekin Kumaş’a göre türküler; tarih kitaplarında yer almayan belgelerdir.
Bize kendinizden bahseder misiniz? A.Tekin Kumaş kimdir?
1973 yılında Trabzon’a bağlı Gürpınar köyünde doğdum. İlk ve Ortaokulu köyümde okudum. Ticaret Lisesinden mezun oldum ve babamın vefatı nedeniyle eğitim hayatıma ara vermek durumunda kaldım. Bu sırada, çeşitli işlerin yanı sıra, bir anlamda geçimimizi sağladığımız kendimize ait çay ve fındık işlerini de yaptım.
Müziğe nasıl başladınız ve bağlamayla nasıl tanıştınız?
Müzikle daima iç içe bir çocukluk geçirdim. Eski pilli teyp omzumda evin etrafında oyun oynardım. Aşık Mahzuni Şerif ve kemençe kasetlerim vardı ve sürekli onları dinlerdim. Karşı köyde bağlaması olan benden yaşça büyük kuzenim vardı. Çok merak ederdim bağlamayı. Anneme oraya gitmek istediğimi söylerdim sık sık ve giderdik. Orada ona dokunmak bile bana yetiyordu, bir büyüsü vardı benim için. 12-13 yaşlarındaydım ve bir bağlamam olsun istiyordum. Rahmetli babam izin verince Trabzon’a gidip, bağlama aldım. Gazetelere sarıp köyün minibüsüyle eve geldim. Artık hayatım değişmişti. Soluğu bağlamamın yanında alıyordum her fırsatta. Ancak bana öğretebilecek kimse yoktu. Kendi kendime uğraşa uğraşa bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Uzun bir müddet sonra artık duyduklarımı kendime göre çıkartabiliyordum. Liseyi bitirince Trabzon’a yerleştik ve orada Trabzon Müzik ve Halkoyunları Derneği’ne girdim. Türk Halk Müziği Korosu’nun acemi bağlamacılarından biriydim artık. Benim için büyük bir sosyalleşme aracı da olmuştu aynı zamanda. Koroda kendimi geliştirme fırsatım oldu. Notayı öğrendim ve bu da bana bağlamada ve türkülerde yeni ufuklar açtı. Yıllar içinde Halk Müziğine bakış açım gelişti ve felsefesini kavramamda çok etkili oldu koro çalışmaları. Bu sırada askerlik görevimi yaptım ve Trabzon’a döndüm. Koro çalışmaları yanında bir de grup kurduk arkadaşlarla. O dönem çok revaçta olan özgün müzik ve halk müziği icra ediyorduk. Trabzon’da yerel TV’de programlar yaptık. Radyolarda ve festivallerde programlar yaptık. Artık işimiz adeta müzikti. Sonra bir kurs açıp bağlama dersi vermeye başladım. Sonrasında ise İstanbul serüveni başladı.
İstanbul’a gelişiniz nasıl ve ne sebeple oldu?
Yaşamak istediğim son yerdi İstanbul ancak 25 yıldır da yaşadığım yer oldu. Bir arkadaşımın ısrarlarıyla İTÜ Devlet Konservatuarı sınavlarına girdim. Aynı yıl KTÜ Müzik Bölümü sınavlarına da girdim ve ikisini de dereceyle kazandım. Trabzon’u birincilikle, İTÜ’yü üçüncülükle kazandım. İTÜ’yü tercih edip İstanbul’a geldim. Artık 26 yaşında bir konservatuar öğrencisiydim ve ekonomik olarak zorlu bir dönem geçiriyordum. Kadıköy, Sarıyer ve Bakırköy Halk Eğitimi Merkezlerinde bağlama dersleri vermeye başladım. Sonra bir hocamın tavsiyesiyle kendisinin çalıştırdığı Türk Folklor Kurumu Türk Halk Müziği Korosunda bağlama çalmaya ve bağlama, solfej, nazariyat dersleri vermeye başladım.
Koro şefi olmak hayaliniz miydi? Nasıl başladı?
Folklor Kurumu Türk Halk Müziği Korosu’nda bağlama çalarken beni oraya getiren hocam, koro şefliğinden ayrılınca koro şefliği bana kaldı. Trabzon’dayken çok az deneyimim olmuştu okul korolarında ancak burası başkaydı. Yetişkin insanlar ve yaklaşık 40 kişilik, hedefleri olan, konserler veren bir koroydu. Bir anda büyük bir koronun şefi olmuştum. Benim için çok heyecan verici olmasının yanı sıra, ağır bir sorumluluğun da altına girmiştim. Yoğun programlar sayesinde ve çok çalışmamın da etkisiyle kısa sürede çok sayıda konseri başarıyla ortaya çıkarıp yöneterek tecrübe sahibi olmuştum. Bu motivasyonla Bakırköy Halk Eğitimi Merkezinde de Türk Halk Müziği Korosu kurdum ve yönetmeye başladım. Halen şefliğini yapmakta olduğum koro yaklaşık 50 kişilik bir korodur.
Alaylı olarak başladığınız müzik hayatınızda bir de eğitim süreciniz var. Biraz bundan
bahseder misiniz ?
Dediğim gibi köyde kendi kendime başladım. Kendi çabalarımla nota öğrendim. Gözlemleyerek ve kimi zaman yardım alarak ağabeylerimizden yöresel tavırları öğrendim. Ciddi bir repertuar birikimim olmaya başladı. Trabzon’da bağlama çaldığım korolar bu konuda çok faydalı oldu bana. Resmi kurumlarla işler yapıyordum. Kurslar, etkinlikler, okullarda yılsonu etkinlikleri gibi işler yapıyordum. Bir noktadan sonra eğitim gerekli olmaya başladı çünkü diploma gerekiyordu resmi kurum işleri için. Bu vesileyle eğitim hayatım başladı ve İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Temel Bilimler Bölümünden mezun oldum.
İstanbul’da müzikle ilgili nerelerde görev yaptınız?
İstanbul’da Folklor Kurumuyla başlayan koro şefliği görevimi, Bakırköy Halk Eğitimi Merkezinde devam ettirmekteyim. Yaklaşık 5 yıl boyunca İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası Türk Halk Müziği Topluluğunun şefliğini yaptım. Silivri Belediyesi Türk Halk Müziği Korosunu 5 yıl , Türk Sanat Müziği Korosunu da 2 yıl çalıştırıp yönettim. Büyükçekmece Musiki Derneği Tekin Kumaş Türk Halk Müziği Topluluğunu, Boğaziçi Üniversitesi Çalışanları Türk Halk Müziği Topluluğunu 4 yıl çalıştırıp yönettim. Bakırköy Musiki Vakfı Konservatuarı Türk Halk Müziği Topluluğunu kurdum ve 4 yıl boyunca yönettim. Vakıf bünyesinde yarı zamanlı Türk Halk Müziği konservatuarını kurdum. Solfej, nazariyat ve repertuar derslerini verdim. TV kanallarında programlara katıldım. İstanbul Türk Müziği Günleri kapsamında korolar yönettim. Pek çok yerde kişisel konserler verdim.
Hangi müzik türleriyle ilgileniyorsunuz?
Benim işim zaten Türk Halk Müziği. Aslında hayatımı fazlasıyla dolduran o kadar geniş bir konu ki, adeta ömür yetmeyecek bir alan. Ancak iyi sayılabilecek bir Blues dinleyicisiyim. Klasik Türk Müziği ve eski tabirle Türkçe sözlü hafif müzik dinlemeyi severim. Bunun yanında kemençe müziğine ve Yunanistan’da içerisinde kemençe kullanılan Rumca ezgilere ve sözlü müziğe özel bir ilgim var. Türk Halk Müziğinde zeybekler ve semahlar da özel ilgi alanıma girer.
Yurtiçi ve yurtdışı çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
İlk yurtdışı deneyimimi Folklor Kurumu Türk Halk Müziği Koro şefi olduğumda yaşadım. Bulgaristan’da festivale katılıp türkülerimizi okuduk oyunlarımızı oynadık. Benim için çok güzel bir deneyimdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası Türk Halk Müziği şefi oldum ve ekibimizle Güney Kore Seul Festivaline gittik. Belçika, Suriye, Bulgaristan, Yunanistan, İspanya, Polonya, Bosna Hersek, Sırbistan, Portekiz, Fransa, Almanya, Karadağ gibi ülkelerde çok sayıda festivalde, koro şefi, müzik yönetmeni, solist ve saz sanatçısı olarak görevler aldım. Bu faaliyetlerimiz halen devam etmektedir.
Yeni Projeleriniz , çalışmalarınız var mıdır?
Birkaç yıl önce başladığım Geleneksel Türk Halk Müziğine ait sözlük kitap çalışmam var. Hazırlıklarına halen devam ediyorum. Hazırlık aşamasında olan bağlama metodum var. Bir de önümüzdeki günlerde yayınlanacak bir single çalışmam var. Yapımcılığını Karaca Müzik/Levent Güneş’in yaptığı single çalışmamız İngiltere’den çıkacak. Çok yakında da Londra’da bir konserim olacak. Bunların dışında çalıştırdığım İstanbul Barosu Türk Halk Müziği Korosu, Bakırköy Halk Eğitimi Merkezi Türk Halk Müziği Korosu, Tekin Kumaş Türk Halk Müziği Korolarıyla hazırladığımız konser programlarımız var.
Çeşitli ülkelere ait folklorik değerler incelendiğinde, Türkiye'deki çeşitlilik ve dolayısıyla zenginlik kendini göstermektedir. Önemli olan toplum olarak bu kültürel zenginliğin ne derece farkında olduğumuz ve ona olan bakış açımız. Sağlıklı bir bakış açısı ve farkındalık yaratmanın yolu bence eğitimden geçer. Okul müfredatlarına, gereken bilgiler bir çocuğun anlama ve kavrama düzeyinde olursa, kültürünü tanıyan, saygı duyan ve böyle zengin bir kültüre mensup olduğu için gurur duyan bireyler yetiştirebilmek mümkün olabilir. Türkülerimizi, bizlere kalan tarihi birer belge gibi görmek ve ona göre değerlendirmek gerektiği kanaatindeyim. Zira türküler bizlere, yöreleri hakkında, dönemleri hakkında, yörenin sosyal yapısı hakkında bilgiler verir. Yani tarih kitaplarında yer almayan belgelerdir bana göre türküler. Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış Anadolu topraklarında böylesine zengin bir kültür mozaiğinin olması sürpriz değil elbette. Kültür bakanlığına, üniversitelere çok iş düşüyor bu konuda. İl il değil, adeta köyden köye değişen oyunlar, türküler gelenekler var. Bu zenginlik başka bir yerde yok. Kıymetini bilmeliyiz.
Türk Halk Müziğiyle ilgilenen okurlarımıza bir mesajınız var mı?
Bazen bir şeyle çok ilgileniriz ve kendimizden bir parça gibi görmeye başlarız. Zaman içerisinde gösterdiğimiz o ilgi ve sevgi bizi fark edemediğimiz yanlışlara sürükler. Halk müziğimizin en büyük sıkıntısı burada bence. Türküleri çok seviyoruz ama içerisinde bağlama, kaval duyduğumuz her şeyi türkü zannediyoruz. İlgilenenlere naçizane tavsiyem türküleri dinlerken çok seçici davranmaları, doğru kaynağı bulmaları ve onları dinlemeleridir. Türk Halk Müziği alanında çalışmalar yapan gençlerimizden ve meslektaşlarımızdan da beklentim ve temennim; türküleri bir sit alanı gibi görmeleri gerektiği ve onları bozmamak, üzerlerinde değişiklikler yapmamak hususunda daha hassas davranmalarıdır.
Söyleşimize katıldığınız ve verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.
Bana bu fırsatı verdiğiniz için ben de sizlere çok teşekkür eder, yayın hayatınızda başarılar dilerim..