CHP İstanbul İkinci Bölge Milletvekili Aday Adayı Yılmaz Yıldız; “Adaletin olmadığı, özgürlüklerimizin kısıtlandığı ve bağımsız olmayan bir ülkede hiçbir sorunumuza çözüm bulamayız. Ama umut her zaman vardır. Umudu büyütelim…”
Milletvekilliği aday adaylığı için CHP İstanbul İl Başkan Yardımcılığı’ndan istifa eden Sarıyer’in sevilen siyasetçilerinden Yılmaz Yıldız, Sarıyer Manşet’in sorularını yanıtladı. Neden aday adayı olduğu ile ilgili bilgi veren Yıldız, sorduğumuz tüm sorulara tüm içtenliği ile cevap verdi.
Haziran 2015’te yapılacak parlamento seçimlerinde siz de milletvekilliği yarışına katılacaksınız.
Haziran 2015’te yapılacak parlamento seçimlerinde siz de milletvekilliği yarışına katılacaksınız.
Evet, parlamentoda siyaset yapmayı hedefliyorum. Milletvekilliğine adayım. Her dönem siyasal yoğunluklarım oldu. Tabi seçimlere hazırlanmanın kendine özgü bir temposu var. Bu dönemdeki yoğun temponun nedeni bu hazırlıklar. Haziran ayında yapılacak parlamento seçimleriyle birlikte siyaset yaşamıma milletvekili olarak devam etmeyi hedefliyorum. Ama tabi öncelikle Partimizin ve halkımızın bizi bu göreve layık görmesi gerekiyor.
Öncelikle şunu merak ediyoruz… Nasıl olacak şimdi… CHP önseçim veya eğilim yoklaması yaparak mı belirleyecek adaylarını yoksa daha önce yaşandığı gibi merkez atamaları ile mi belirlenecek? Bu konuda CHP Merkezinde netleşen bir görüş var mı?
Öncelikle şunu merak ediyoruz… Nasıl olacak şimdi… CHP önseçim veya eğilim yoklaması yaparak mı belirleyecek adaylarını yoksa daha önce yaşandığı gibi merkez atamaları ile mi belirlenecek? Bu konuda CHP Merkezinde netleşen bir görüş var mı?
2015 Genel Seçimleri için en temel konu bence bu. Gerek Parti tabanımız, gerekse de Parti Organlarımız, adaylaşma sürecinin, Parti tabanının iradesi ile yaşanmasını istiyor. Beklenti bu yönde. Ben de adaylaşma sürecinde Parti tabanının sesine kulak verilmesinin önemine inananlardanım. Zaten Milletvekilliğine aday olmayı düşünmemdeki en önemli faktör de bu oldu.
Siz önseçimlere katılacaksınız yani. Öyle anlıyorum.
Siz önseçimlere katılacaksınız yani. Öyle anlıyorum.
Kesinlikle. Zaten önseçim yapılmasaydı Milletvekilliği adaylığını düşünmezdim bile. Örgütümüzün bana sunduğu destekle uzun yıllar İstanbul İl Yöneticiliği yaptım. Bu destekten duyduğum güven ve örgütümden aldığım güçle milletvekili aday adayıyım.
Kendinize güveniyorsunuz...
Tabi ki… Siyasette kendinize güvenmezseniz başarılı olamazsınız. Ancak daha doğru ifade halka güvenmektir. Halka güveniyorum desem daha doğru olur. Siyasetçi halka güvenmelidir. Halkını sevmelidir. Halk sevgisi ve halka güveni olmayan siyasetçi, siyaseti yabancılaştırır, anlamsızlaştırır. “Bireysel anlamlar” daha fazla belirleyici olmaya başlar. Çokça gördüğümüz siyasetçi tipi buna örnek. Benim açımdan ise, siyaset, yaşamımın anlamı oldu diyebilirim. Politik bir ortamda büyüdüm. Memleket meselelerinin nerdeyse her gün konuşulduğu bir çocukluk geçirdim. Üniversite yıllarım İstanbul’da geçti. 90’lı yıllardı. Hareketli yıllardı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde okudum. Bu yıllarda aktif gençlik hareketinin içerisinde yer aldım. Parti içerisinde pek çok görevim oldu. Partinin bir neferi olarak ta çalıştım ayrıca uzun yıllar CHP İstanbul İl Yöneticiliği de yaptım. Bu görevlerime de seçimli kongrelerde geldim. Siyasete milletvekili olarak devam etmeyi hedeflediğim için Aralık 2014’te CHP il Yöneticiliği görevimden kendi isteğimle istifa ettim.
“Halk sevgisi, halka güven” gibi kavramlar artık neredeyse ifade edilmez oldu. Eskidi mi bu ifadeler… Modası geçti mi… Kimseden duymaz olduk. Ama siz hala bunlardan bahsediyorsunuz. Biz vaatleri bol olan adaylara alıştık artık… Sizin böyle “vayy be” dedirtecek vaatleriniz, projeleriniz yok mu?
Siz imajlardan, algılardan hatta pazarlama, satış yöntemlerinden bahsediyorsunuz. Ne yazık ki, siyaset anlayışı bunlarla özdeş hale getirildi. Peki, ben size şöyle bir tablo çizeyim. Daha doğrusu hepimizin gözlerinin önünde yaşanan gerçekleri hatırlatayım. Ortadoğu, tarihte görülmemiş bir vahşete tanıklık ediyor. Uluslarüstü oyun kurucular, Ortadoğu başta olmak üzere, Kuzey Afrika’yı, Orta Asya’yı kan gölüne çeviriyor. Katledilen halklardır. Peki, ne için, kimin çıkarları için. Doğru cevabı, dünyadaki servetin nasıl dağıldığında aramak gerekir. Dünya nüfusunun binde 7’si, dünya toplam servetinin yüzde 41’ini elinde bulunduruyor. Sadece ABD, dünya servetinin yüzde 30’una sahip. Üstelik ABD nüfusunun yüzde 10’u bu servetin yüzde75’ine sahip. Benzer oranlar AB için de geçerlidir. Ve servet paylaşımındaki bu adaletsizlik her geçen yıl büyüyor. Düşünün, kişi başına düşen milli gelir Lüksemburg’da 113 bin dolar, Burundi’de sadece 198 dolar.
Verilerle konuşuyorsunuz. Ama bunları anlamak ta anlatmak ta kolay değil.
Söylemiştim, ben iktisatçıyım. Sorular da cevaplar da bu adaletsizlikte gizlidir. Önce Türkiye’den de bazı veriler aktarayım sonra devam edelim. 2014 yılında Türkiye nüfusunun yüzde 1’i toplam servetin yüzde 54,3’üne sahip. Nüfusun yüzde 10’u ise toplam servetin yüzde 77,7’sine sahip. Bu, büyük bir adaletsizliktir. Bu adaletsizlik her yıl daha da büyümektedir. Ülkemizde dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 3.926 TL, açlık sınırı 1.205 TL. Peki, asgari ücret ne kadar? Sadece 949 TL… Yani dört kişilik bir ailenin tüm fertleri asgari ücretle çalışsalar bile yoksulluk sınırının altında bir gelire sahip olacaklar. Tabi anne, baba, çoluk çocuk tümü çalışacaklar… Diğer yanda ise ülkemizin 94 bin dolar milyoneri toplam servetin yüzde 43’ünü elinde bulunduruyor... Kısaca gerek dünya genelinde gerekse de ülkemizde servetteki bu dağılım adaletsizliğine çözüm üretemediğiniz müddetçe, temel hiçbir sorununuza çözüm bulamazsınız. İşte anlatmaya çalıştığım tam da budur, halk sevgisini yüreğinde hissetmeyen bir siyasetçi bu adaletsizliğe çözüm arayamaz. Halka güvenmediği, halkla birlikte ve halk için siyaset yapmadığı sürece de çözüm üretemez.
CHP içinde pek çok tartışma oluyor. Bunlar kamuoyuna da yansıyor, CHP yüzünü sola dönmelidir, halkın içinde olmalıdır gibi. Siz ne düşünürsünüz?
Ben, sol gelenekten gelen bir Partiliyim. Sol literatürle konuşmak gerekirse, bir parti, çalışma tarzında, örgütlenme anlayışında ve taktik, stratejik hedeflerinde ne söylediği ve ne yaptığı ile değerlendirilir. Bir partinin karakterini anlamak için, onun faaliyetinin, eyleminin karakterine bakmak gerekir. Solcu olmak, solda durmak sadece söylemde bazı kavramları ifade etmek ile sınırlandırılamaz. Bir partinin en temel fonksiyonu, ülke sorunlarını doğru tespit edebilmek, çözüm önerilerinde isabetli politikalar üretebilmek ve ürettiği politikalar doğrultusunda faaliyetliliği, eylemliliği örgütleyebilmektir. Siyasetin asli unsuru halktır. Siyaset halk tarafından yapılmalıdır. Siz siyaseti, işyerlerine, mahallelere, sokaklara, okullara, kahvelere, evlere sokamadığınız sürece başarı şansınız olamaz. Ve sadece seçim dönemlerinde değil, siyasetin sürekliliğini sağlamadığınız sürece de başarı şansınız kalmaz. Siyaset sadece seçim dönemlerinde yapılan ve sadece parlamentoya hapsedilen bir faaliyet değildir. Hayatın her alanında örgütleneceksiniz. Gezi’de meydanlarda, Soma’da maden ocağında, YÖK’e karşı üniversitede, çetelere karşı yoksul gecekondu mahallelerinde, eşit yurttaşlık taleplerini dile getiren Kürtlerin, Alevilerin yanında, doğayı katledenlerin karşısında, kadın cinayetlerine karşı, kadın can güvenliği ve kadın hak eşitliği için halkla birlikte, onlardan biri olarak mücadele edeceksiniz. Politikalarınız devrimci, söyleminiz halkçı, çalışma tarzınız solcu olmalı. Ben kendi adıma doğru siyaset tarzının bu olduğunu, bu tarzı hayata geçiren siyasetçi profilinin de başarılı olacağına inanırım. Siyasal yaşamım boyunca da bunu uygulamaya çalıştım.
Toplumda büyük bir gerilim var. Kutuplaşma var. Memleket nereye gidiyor, düzelecek mi sizce. Umut var mı yani…
Umut her zaman vardır… Tespitinize katılıyorum. Din, mezhep kavgası… Etnik savaş… Kardeş kavgası… Ekmek kavgası… İş kazaları, daha doğrusu işçi cinayetleri… Yaşam tarzımıza yönelik baskılar… Özgürlüklerimize yönelik gasplar… Eksikli de olsa demokratik parlamenter sistemimize yönelik saldırılar. Uluslararası alanda içerisine düşürüldüğümüz krizler… Her alanda güvencesizlik… Hatta daha acısı, bölgemizde yaşanan vahşete tanıklık eden, bütün o vahşi cinayetleri izleyerek, yaşayarak büyüyen çocuklarımızın yaşadığı travmalar… Adaletin olmadığı, özgürlüklerimizin kısıtlandığı ve bağımsız olmayan bir ülkede yaşıyoruz. Derin bir siyasal kriz yaşanıyor. Ve bu durum sürdüğü müddetçe hiçbir sorunumuza çözüm bulamayız. Bütün bunlar zaman zaman insanı umutsuzluğa sevk ediyor. Ama umut her zaman vardır. Umudu büyütmeliyiz.
“Umudu büyütmeliyiz” dediniz. Belki de en önemli konu bu…
Anadolu toprakları kadim kültürlerin beşiği olagelmiş hep. Aslında umudun gerçek kaynağı bu topraklarda, bu toprakların kadim kültüründedir. Anadolu insanı, tüm milliyetleriyle, çeşitlilik arzeden dinsel mezhepsel yapısıyla, barışçı, tüm farklılıklarına rağmen, uyumlu, kendisiyle barışık bir özelliğe sahip. Kirli siyaset bu yapıyı ne kadar bozmaya çalışırsa çalışsın başarılı olamamıştır. Kadimdir, köklüdür, zengindir... Biz ülkemizde sorunlarımızın çözümünün olduğuna inanıyoruz. Hatta ülkemizin demokrasisiyle, özgürlükleriyle, barışı ve huzur sağlamış yönetimiyle bölge için de örnek model bir ülke olacağına inanıyoruz. Umutlu, coşkulu olalım, moralimizi bozmayalım.
Siyasal kriz yaşanıyor diyorsunuz, peki CHP bu siyasal krize çözüm olabilecek mi?
Evet ciddi anlamda bir siyasal kriz yaşanıyor. İç siyasette, dış siyasette iktidar yönetemiyor. Yönetemez duruma gelmişlerdir ve bu kriz daha da büyüyecektir. Kriz büyüdükçe iktidar daha da saldırganlaşacaktır. Dış siyasette ülkeyi daha ciddi ve riskli maceralara sürüklemek isteyecektir. Ülkemiz her alanda yıkıma doğru sürüklenmektedir. Buna karşı mücadele etmek zorundayız. Hem bugünümüzü, hem geleceğimizi kazanmak için mücadele etmek zorundayız… Tarihsel bir sorumlulukla karşı karşıyayız. Hem Parti olarak, hem tüm partililer olarak hem de halkını ve vatanını seven tüm yurttaşlar olarak. Doğal olarak Partimiz bu krize çözüm üretmek için iktidara talip. Programıyla, politikalarıyla, köklü geçmişiyle, birikimiyle sorunların çözümüne talibiz. Tabi burada en önemli konulardan biri de seçilecek milletvekillerinin niteliği olacak. Cesaretli, mücadeleci, bağımsızlığından ve özgürlüklerinden taviz vermeyen, dinamik bir parlamenter kadrosu oluşturmalıyız.
Hayırlı olsun o zaman…
Sağolun… Örgütüme güveniyorum. Örgütümün beni yıllardır sürdürdüğüm politik mücadeleden tanıdığına da inanıyorum. Parlamenter siyaset içerisinde, adalet için, hak ve özgürlükler için, halkların onuru, vatanın bağımsızlığı için, mücadelenin bir neferi, halkın vekili olmak için milletvekilliğine aday olduğumu sizin aracılığınız ile bir kez daha dile getirmek istiyorum.
Uğurlar olsun… Yolunuz açık olsun… Bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.