Virüs dünyaya ders veriyor
“Bu virüsün ilacı yok” diye düşünmeyelim. Bilim adamları bulana kadar, bizim en önemli ilacımız moral ve geleceğe dair umutlarımız olsun…
Evlerimize hapsolduğumuz, işlerimizin sekteye uğradığı, en sevdiklerimize bile sarılamadığımız bu stresli ve zor günler elbette geçecek.
Geçecek ama hepimiz biliyoruz ki, tüm insanlığa büyük bir ders vererek geçecek.
Mesela; Yaşamı sadece kendisine hak görerek, çocuk- yaşlı demeden yoksul coğrafyalara bomba yağdıran savaş baronları ayrı bir ders alıyor... Her an ölümle kucak kucağa yaşamanın nasıl bir ruh hali olduğunu anlayacaklar, anlıyorlardır belkide…
Hükmedemedikleri mikroskobik bir virüse karşı bomba yağdıran milyon dolarlık savaş uçaklarının hiçbir anlam ifade etmediğini fark ediyorlar.
Yaşama- sağlığa ayrılması gereken devasa bütçeleri, savaşa - öldürmeye ayırdıkları için pişman gibiler. Bir solunum cihazının, bir maskenin yaşamak için nasıl bir öneme sahip olduğunu anlıyorlar.
Göremediğimiz bu virüs sömürgecilere; “Savaşın değil, barışın, öldürmenin değil, yaşatmanın daha kıymetli olduğunu” anlatıyor.
Ayrıca şuanda dünyayı kapsayan bu virüs, kimsenin kimseden daha üstün olmadığının da dersini veriyor.
Amerika’dan, İngiltere’den, İtalya’dan, İspanya’dan, İran’dan ve dünyanın daha birçok ülkesinden her gün aldığımız yüksek rakamlı ölüm haberleri içimizi sızlatıyor. Virüs dünyanın neresinde olursa olsun zengin-fakir, siyah- beyaz ayırmadan; renk, din, dil, ırk, mezhep, güçlü- güçsüz herkesin eşit olduğunu anlatıyor.
Tüm dünyada evlerine kapanan insanların en büyük kaygılarından birisi ise bu sıkıntılı günlerin uzun sürmesi ve bunun neticesindeki açlık korkusu oluyor. Evlerde başta makarnalar olmak üzere stoklanan gıda maddeleri ve marketlerdeki boş raflar insanlardaki bu paniği net bir şekilde gösteriyor. Tüm bunlar yapılırken, aslında insanlar önceleri nasıl israf ettiklerinin de dersini alıyor. Açlıkla mücadele veren toplumları düşünerek empati yapıyorlar beklide. Birileri yiyecek ekmek bulamazken, Nusret’e ya da dünyanın başka bir yerinde lüks bir restaurantta binlerce lira vererek iki parça et yemenin ne kadar gereksiz bir davranış olduğunu anlıyorlar.
Doğaya, yaşam alanlarına, hayvanlara kendi rahatları için zarar verenler, bugün nasıl bir hata yaptıklarını fark ediyorlar beklide…
Ayrıca insanlar bu virüsten dolayı tanıdıklarını sevdiklerini kaybederken, hayata karşı bunca hırsın ve gereksiz uğraşın ne kadar da anlamsız olduğunu anlıyorlar.
Evet, bu virüs bir yandan can alıyor, canımızı acıtıyor ama bir yandan da “kulağımıza küpe olsun” diye hepimize tüm insanlığa farklı bir ders veriyor.
Dersimizi alalım temkinli olalım ama hayata karşı umudumuzu da asla kaybetmeyelim.
Hadi herkes bir an çok şiddetli bir yağmurun yağdığını düşünsün ve korkunç bir gök gürültüsü…
Sakın ha korkmayın geçecek.
Gözlerinizi kapatın ve kendinizi bir çiçek bahçesinde düşünün.
Gözlerinizi hafifçe açın bakın yağmur durdu ve tam karşınızda bir gök kuşağı var. Ve güneş vurdukça yaprakların üzerinde kalan yağmur damlaları adeta elmas gibi parlıyor.
O damlalardan yayılan ışık gözlerinizde bir umuda ve coşkuya dönüşsün…
Evde kalın sağlıklı kalın!