Bir avuç Sarıyerli

Bir avuç Sarıyerli

‘Bir Avuç Sarıyerli’ yeni yayımlanan kitabımın adı. Yerli yerinde bir ad mı zaman gösterecek! Bana öyle geliyor ki; içeriği itibariyle daha iyi bir isim olamaz/bulamazdım.

Bu on üçüncü kitabım. Her kitabımda Sarıyer var, Sarıyerliler var! Rize’de doğdum, çocuk yaşta geldiğim Sarıyer’de yaşıyor ve Sarıyer’i yazıp duruyorum. Bunu ulvi bir görev olarak üstlendim, devam ettirme gayreti içinde çabalayıp duruyorum. Gayretim karşılık görüyor, övgü dolu mesajlar alıyorum. Belki biraz alınganlık gösterenler oluyor ama, amadan öteye geçmiyor alınganlıkları; seviniyorum!

Sarıyerimiz bakir bir yer; R. Hisar’dan Kısırkaya’ya kadar bakir bir yer. O nedenle tanıtıma ihtiyacı var Sarıyer’in! Oldum olası bilinen; temiz havası, leziz suyu, denizidir. Buna son 20. yy da börekle muhallebisi eklendi. Yaz aylarında binlerce insanı ağırlayan sayfiye yerleri ise kaybolup gitti… Belgrad Ormanları ve Sultan suyu çevresi olmasa ne olacak! Uzun bir zamandan beri bozulan denizi de yeni yeni kendine gelmeye başladı!

Sarıyer’i Sarıyer yapan özellikleri, unutulmayan güzellikleri vardır. Tarihi eserleri, tarihi şahsiyetleri! Nasıl Rumelihisar kalesi çağ kapatıp yeni bir çağ açan olayın baş yapıtı ise; Belgrad Ormanındaki Bendler ile Kemerler de unutulmayacak eserlerdir. Garipçe, Kilyos, Rumelifener kaleleri, gözetleme kulesi, Uskumruköy Kulesi, Kilyos’un su terazileri, R. Kavak kalesi de unutulmayacak eserlerin devamıdır.

Yine de bazı eserlerde Sarıyer’in tarihi mekanları üzerinde durulmuş bilgi verilmiş olmasına karşın, Sarıyer’i Sarıyer yapan kişiler üzerinde durmak kimsenin aklından geçmemiştir. Bu durumu dikkate alarak “Bir Avuç Sarıyerli” kitabımı yazmaya karar verdim ve bu kararımı gerçekleştirdim.

Kitapta yirmi beş Sarıyerliye yer veriyorum. Onları tanıdığım, değişik yollardan öğrendiğim ve araştırmalar sonucunda edindiğim bilgilere dayanarak yazdım. Aslında her biri birer dev olan bu insanları tüm Sarıyerliler tanır ama, “Kim?” diye sorulursa yanıt vermekte zorlanır, susar; hatırlatıldığında ise “evet, tam isabet” diyerek doğruya gelir!

Yirmi beş kişiyi yüzlerce isim arasından seçtim. Dikkate almayı kendi değer yargılarımla yaptım. Ne kadar doğru oldu ona okurlar karar verecek. Ama şu hususu hatırlatmayı isterim bu kitapta; sadece Sarıyer değil Türk tarihine damga vuran Necmeddin Molla, Ord. Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılıoğlu, Ressam Şevket Dağ, Korg. Fahri Belen yer alırken; Ulusal mücadelede yüreklerini avucu içine alıp ölüme koşan Av. Aziz Bey, Yusuf Bey, Takalar kumandanı Ketencioğlu Hacı Yakup Ağa, Dede Yusuf, Haydar Doğ, Davit Sehakkuli; mahalle mahalle gezip dolaşıp, doktorsuz dönemlerde makine intizamı içinde çocuk doğurtan ebelerden Saffet hanımı; sosyal hayatın içinde Türk kadınını en iyi temsil edenlerden Yaşar Hanımı, eğitim gönüllüleri olarak halkın gözü kulağı olan öğretmen Hulusi Beyi, Kazım Esen’i; halkın kendisi olan Hacı Ömer’i, Dadaş Yusuf’u, Yakup Odabaşı’yı, Şekerci İbrahim’i; Türk sanat musikisine büyük eserler kazandıran önemli bürokrat İbrahim Hayrettin Celadet Barbarosoğlu’nu; aydın din adamı Hacı Müezzin Mehmet Raci Efendi’yi; Türk futbolunun İmparatoru Yusuf Ziya Öniş’i ve nihayet hayata dört elle sarılarak yaşamaya devam eden Av. Fikret Canlı ile Hikmet Öziş’i elbetteki unutmayacak, onlara hak ettikleri yeri verecektim. Öyle yaptım!

“Bir Avuç Sarıyerli”  ismini taşıyan kitap yayımlandı, satışa çıktı ama aklım geride kaldı. Zira en az elli isim daha  yazılmayı bekliyor… Kitabın devamı gelirse bu kez: Sait Halim Paşa, Saadettin Erbil, Recaizade Mahmut Ekrem, Kara Todori, Mareşal Fevzi Çakmak, Prof. Dr. Hayrettin Kayacık, Ord. Prof. Mahzar Diker, Selahattin Yarar, Nejat Uygur, Cemil Turan, Org. Bekir Kalyoncu, Semih Sergen, Sabri Dino, Semih Balcıoğlu, Prof. Dr. Yener Göker ve her biri halkın kendisi olan unutulmazları gün yüzüne çıkararak yazmak görevim olacaktır. Sarıyerliliğimde bunu gerektiriyor, ben öyle anlıyorum.

Bu yazı toplam 2906 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi