Sarıyer Sinemaları

Sarıyer Sinemaları

Sinema ve sinemacılık ne kadar eskilere gitmiş olsa da çağın ve koşulların gereği her ülkeye geleceği, her şehre ve her semte uğrayacağı muhakkaktı.

Toplumu hareketli tutmak, eğlendirmek hatta eğitimini sağlamak için bilhassa yaratıcılığı ile öne çıkanların, yenilikler yaparak yeni iş sahaları açacağı, zamana, çağa damga vuracağı gerçeği inkar edilemez! Nitekim öyle de oldu!

Sinema ve sinemacılık bir süre emekleyerek ilerleme kaydetmişse de bir asra varmadan nerde ise on asırlık aşama kaydetti. Sessiz filmden sesli filme geçilmesi devrim niteliğindeydi. Siyah beyaz filmden renkli filme geçilmesi üç boyutlu filmlerle sinemaseverleri kucaklaması hep büyük aşamalardır. Sinemalarla beraber sinemacılıkta büyük aşama gösterdi, adeta iki iş kolu birbirlerini tamamlayarak at başı gittiler.  İyi film yapıldıkça izleyici arttı, böyle olunca sinema salonu sayısı da artış gösterdi. Günlerce perdelerden inmeyen, zevkle seyredilen unutulmaz filmler ile oyuncularının isimleri dünyayı kasıp kavururken sinemaseverler de bilet almak için gişe önlerinde bekleyip durdular. Ta ki televizyonlar evlerin salon, oturma ve yatak odalarına girene kadar!


Her ne kadar televizyonla birlikte sinemaların çok büyük kısmının kapanması sinema için darbe ise de, film yapanların ısrarla çok değişik ve masraflı filmler yaparak yaşamlarını devam ettirmeleri, dev boyutlara ulaşan teknolojik donanımları, yeni sinema salonlarının açılmasını ve bu iş kolunun  devamını da sağladı.


Televizyonlar ne kadar atılım yaparsa yapsın hol, mutfak ve yatak odasında da olsa, sinemada seyredilen film zevkini vermediğinden sinemaseverler yine gişelere gitmeye devam ettiler.


Türkiye’de sinemaseverler sinema ile sessiz film seyrederek tanıştı. Sessiz filmi sesli film takip ederken, sinemaseverler de kapalı ve açık sinemalara koşmaya devam ettiler. Öyle bir dönem oldu ki sinema İstanbulluların vazgeçilmez eğlence mekanı oldu. İstanbul’un her ilçesinde hatta her mahallesinde ama kapalı ama açık sinema perdelerini halka açarak önemli hizmet verdiler.


Sarıyerliler de sinema ile çok eski tarihlerde tanıştı. Batılılaşma hareketinin başlaması ile değişik alanlarda atılan adımların yarattığı ortamdan yararlanılarak sinema Türkiye’ye getirildi. Bu düşünce ile hareketle ederek sinemanın Sarıyer’e bir asır kadar önce gelmiş olması büyük ihtimaldir. Hatta böyle olduğu iddia edilebilir!  Hünkâr mesiresinin yanı başında bulunan Fındık Suyu mesiresinde 1900 yılı başlarında tiyatro yapıldığı ve aynı yerde sessiz film oynatıldığı söylenegelmektedir.


Sessiz filmden sonra sesli filmin yapılması, sinemaseverlerde hareketlilik getirdi. Bilet alabilmek için sinemaseverler gişelere  koştu.


Sessiz ve filmden sesli filme geçilirken yeni yeni sinema salonları da hizmete girdi. Yazlık sinemalar açık alanlarda, çay bahçelerinde, parklarda hizmet vermeye başladılar. Hatta o kadar artış oldu ki buna çığ gibi büyümekte denilebilir. Bu büyümeden ilçe olarak Sarıyer’de çok büyük oranda payını aldı.


Dünden bugüne Sarıyer ilçesinde açılan ve faaliyet gösteren sinemaları gözden geçirdik. Ne zaman, nerelerde açıldılar? Sahipleri ya da işletmecileri kimlerdi? Ne zaman kapandılar? Sinemaların bulundukları alan ve mekanların şimdiki durumları

nedir?  Açık sinemaların bulunduğu arsa, çay bahçesi ve park gibi yerlerde neler var? İşte bu sorulara yanıt vermeye çalıştık Sinemanın ve sinemacılığın Sarıyer’deki tarihini irdeledik.


Sarıyer merkez mahallesi mesireleri ile ünlü bir semttir. Aslında halkın deyimi ile Sarıyer tutkusu “Balık, Börek, Muhallebi” ile başlar. Ama gerçek böyle midir? İşte bu tartışılır! Sarıyer’e hayat veren denizdir, memba sularıdır, mesire yerleridir. Her dem insana canlılık  veren havasıdır. Elbetteki Balık, börek, muhallebi de unutulmaz, bu üçlemeye bir de Sarıyer Spor Kulübü sevdası eklenmiştir.


Mesarburnu caddesinin ismi aslında Meserburnu’dur. Meser sözcüğü, mesireyi çağrıştırır. Mesarburnu Kocataş yalısını geçtikten sonra başlar, Kumsal meydanında son bulur. Son bulduğu yerden nereye gideceğine karar verir insan! Balık, börek ya da muhallebi yemeğe; olmadı mesire yerine leziz kaynak sularından içmeye, yetmedi deniz sahilinde bir çay bahçesinde oturup, avcı uçakları gibi pike yapan martıları,  dalıp dalıp çıkan karabatakları seyretmeye, denizin maviliklerin kaybolmadan, iyot kokusunu ciğerlerine çekmeye gider


Dışardan gelen Sarıyer sevdalılarının düşündükleri; gezip dinlenmek, görüp eğlenmek için tercih ettikleri yoldur bu! Sarıyerliler için bunlar olağan şeylerdir. O nedenle pek umursamazlar, bu nimetten nasıl ve ne kadar bereketli olarak yararlandıklarını düşünmezler, akıllarına getirmezler bile!


Taksim ya da Eminönü İstanbul şehir merkezi kabul edilirse, Sarıyerliler için bu merkezlere gitmek saatleri alırdı eski yıllar da! Bu nedenle de Sarıyerliler “Taksim’e gidiyoruz” demez “İstanbul’a gidiyoruz” derlerdi. Hal böyle olunca Sarıyerliler eğlenceyi, kendi mahallesinde arar dururdu. Böyle olduğu içindir ki sinema ve tiyatro Sarıyerliler için vazgeçilmez eğlencedir.


Sarıyer ilçesinde Hilal, Bingöl Park, Gezi, Gül, Ferah Park, Mesarburnu, İskele, Etüz, Ay gibi pek çok sinema faaliyet gösterdi. Bunlardan Ferah Park, Bingöl Park, Büyükdere, Gülbahçe, Güleç, Mesarburnu sinemaları yazlık; Hilal, Gezi, Gül,Yıldız, Yeniköy, Bahçeköy gibi sinemalar da kapalı yani kışlık ve yazlık sinemalardı. Sarıyer sinemalarını tespit edebildiğim kadarıyla tek tek ele alacak ve hangi aşamaları geçirdiğini gözler önüne sereceğim.

HİLAL SİNEMASI

Hilal Sineması Sarıyer’in önde gelen sinemasıydı. Çarşı içinde olması nedeniyle çok ilgi çekiyordu. Coğrafi ismi Mercimek deresi olan Sarıyer deresi üzerinde bulunuyordu. Sarıyer Muhallebicisi önünde bulunan dört yolu birbirinden ayıran dere Sarıyer deresiydi. Yenimahalle Caddesinin devamı dört yol ağzında bulunan köprü vasıtası ile sağlanıyordu. Sarıyer deresi 1967 yılında kapatılmaya başlandı. Önce mezarlıklara kadar olan bölümü kapatıldı. 2005 yılında da diğer bölümü kapatılarak Sarıyer Deresi Caddesi olarak hizmete açıldı.


Hilal Sineması; Sarıyer deresinin sağ tarafında yer alıyordu. Cadde üzerinde ve köşe başındaki ilk bina Deli Ahmet’in kahvehanesiydi (Eski İşbankası). Burayı geçtikten sonra küçük bir boşluk da atlandıktan sonra gelen ve iki katlı olan ilk bina Atabeyoğlu Ali Sami Bey’indi. İşte Hilal Sineması bu binada açıldı. Büyükdereli Sinemacı Osman Bey işletmeciliğini yapıyordu. 1925 yılında açılan  Hilal Sineması Sarıyerlilerin yoğun ilgi gösterdiği, yaz kış faaliyette bulunan kapalı bir sinemaydı. İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği yıllarda Hilal Sineması da kapılarını kapattı. Bina bilahare Kasap Aziz Boz tarafından satın alındı ve bina içinde bölmeler yapılarak ev haline getirildi. Binanın son sahibi ise Metin Torun’dur. Bu bina da Sarıyer Kliniği olarak sağlık hizmeti vermektedir. 

           

FERAH PARK SİNEMASI

Ferah Park Sineması, Sarıyer’de Mesarburnu caddesi üzerindedir. Bülbül Sokağı geçildikten sonra ki ilk binanın bitişiğinde geniş bir alan üzerinde 1934 yılında Sinemacı lâkaplı Enver Şimşek tarafından açıldı. Enver Bey eğlence gecelerinin renkli insanlarından biriydi. Sarıyer’de yapılan her eğlencenin içinde bulunur hatta çoğu kez organizatörlük yapardı. Sinema ve tiyatro dalında faaliyet gösteren sanatçılar kendisini tanır ve saygı duyarlardı. Uzun boylu, geniş omuzlu, büyük kafalı, her zaman spor giyinen, tok sözlü, esprili ama otoriter bir adamdı. Fındık Suyu mesiresindeki tiyatroda sahneye çıkan zamanın şöhretli sanatçılarından Kel Hasan, Naşit, Şişko Şevki, İsmail Dümbüllü, Muammer, Aram, Tulu, Cevdet Efendi’ler ile Şamran ve Erimine Hanımlar Enver Bey’in dostlarıydı. Enver Bey dostluğu ilerletiyor ve kumpanyanın en güzel sanatçısı Erimine Hanımı ayartarak kendisine eş yapıyordu. Renkli kişiliği ile sinemaseverlerin ve sanat dünyasının gözde adamlarından biriydi.

Ferah Park Sinemanın perdesi deniz tarafında bulunuyordu. Sinema içinde tahta ve madeni sandalyeler ön sıralarda, bulunurken, okul sıraları gibi düzensiz, rasgele ve özen gösterilmeden yapılan sıralarda arka taraflarda bulunuyordu. Film başlamadan, zaman zaman Enver Bey’in esprili konuşmalarla seyircilere hitap ettiği görülürdü. Okulların tatile girmesi ile birlikte başlayan yazlık sinema, havalar yağışlı olmadığı takdirde ekim ayı ortalarına kadar devam ederdi. Gençlerin sinemayı beleş izlemelerine çok sinirlenin Enver Bey çareyi sinemanın yamaç taraftaki duvarlarının üst kısımlarını ziftlemekle buldu. Beleşçilere iyi bir ders vermek için bayramı beklemiş ve bayram günü sabahtan arkadaki bütün duvarların üzerine zift dökerek kendi istediği önlemi almıştı. Bu oyundan habersiz delikanlılar, gençler, hatta ağabeyleri ile beraber gelen çocuklar yeni giysileri ile duvar üzerine oturunca olan oluyor her birisinin elbiseleri zift içinde kalıyordu! Sinemanın bitişiğinde Ferah Park içkili gazinosu vardı. Burayı da Enver Bey işletiyordu. Sarıyer’de modern Gezi Sinemasının açılması ile  yazlık Ferah Park Sineması ile Gazinosu da 1960’lı yıllarda kapılarına kilit vurdu.. Sinema ve gazino kısmı yıkılarak Ferah Park Çay bahçesi yapıldı. Birkaç yıl çay bahçesi olarak çalıştırıldıktan sonra iki ayrı balık lokantası yapıldı. Arazi sahip değiştirdi ve bu alan binalarında yıktırılması ile harap vaziyette bulunmaktadır.


GEZİ SİNEMASI

Gezi Sineması Sarıyer Mesarburnu caddesi üzerinde modern bir binada sahibi olan Av. İzzet Sencer tarafından 1948 yılında Sihirli Keman filmi ile hizmete açıldı. Salonda  film oynatıldığı gibi, zaman zaman tiyatro da sahneleniyordu. İşin başında çocukları Sadullah Sencer ile Yalkın Sencer  işletmeci olarak bulundular. Binanın ön kısmı çok uzun yıllar şehir kulübü olarak hizmet gördü. Gezi sinemasında gece ve gündüz olmak üzere iki seans (suare ve matine) film oynatılıyordu. Sadece Sarıyer’in değil, Sarıyer ilçesinin de sinema ihtiyacını karşılayan Gezi Sineması 1974 yılında büyük bir yangın geçirdi. Bu yıllarda televizyonun yaygınlaşması nedeniyle her sinema gibi Gezi sineması da ağır darbe aldı ve 1983 yılında kapatıldı. Sinema salonu bozularak birkaç yıl otopark olarak kullanıldıktan sonra bina müştemilatıyla birlikte satıldı. Yeni sahibi binayı, bütünüyle yalı olarak yeniledi.  


GÜL SİNEMASI

Gül Sineması, Sarıyer Kaptan Sokakta ve Kaymakamlık binası yanındaki arsa üzerinde bulunan, küçük gecekondu binası yıktırılarak meydana çıkan büyük arsa üzerine yapılan binada faaliyet gösterdi. Gül sineması 1973 açıldı. Televizyonların ortaya çıktığı bu dönemde yaşamak için direndi ise de 1990 lı yıllara geldiğinde perdelerini kapamak zorunda kaldı. Gül sineması perdelerini indirdiğinden beri düğün ve toplantı salonu olarak hizmet vermektedir. Binanın üst katı dershanedir. Gül sinemasının sahibi ve işletmecisi Mehmet Tekgül ile Tacettin Tekgül kardeşlerdi. Zamanla bu bina da sahip değiştirdi.


MESARBURNU SİNEMASI  

Mesarburnu’nda Orduevi karşısındaki benzin İstasyonunun bulunduğu alan 1940-1944 arasında dört yıl gibi bir süre yazlık sinema olarak kullanıldı. Bu sinemada Büyükdereli Osman Bey tarafından açıldı, işletildi ve 1944 yılında kapatıldı. Sinemanın bulunduğu alan üzerine uzun yıllar boş kaldıktan sonra 1970 yıllarda benzin istasyonu yapıldı. İstasyon Erdal Aksoy-Uğurcan Elmas ortaklığı ile işletiliyordu.


BİNGÖL PARK SİNEMASI

Bingöl Park Sineması, Sarıyer’in çarşı içine yakın olan önemli mesire yerlerinden Hidayetinbağı’nın tam karşısında yer alan Bingöl Park mesiresi içinde kuruldu. Hidayetinbağı ile Bingöl Park mesiresini Sarıyer’in küçük derelerinden Fincancık deresi ayırıyordu. Dere yolun tam ortasından akıyor, orta çeşme caddesinde yer altına inerek Sarıyer deresine ulaşıyordu. Zamanla dere kapatıldı, yani tümden künklerle yer altına alındı ve dere tamamen ortadan kaldırılarak sokak kazanıldı.


Bingöl Park mesire yeri ve sineması, İstanbul 6. Noteri Galip Bingöl’ündü. Ortaçeşme Caddesi ile Gazi Hasan Paşa sokağının kesiştiği yerden başlayan ve içerilere doğru giden  alan  1955 den 1965 yıllarına kadar çay bahçesi ve piknik alanı olarak hizmet verdi. 1970 – 1978 arası ise Bingöl Park olarak isimlendirilen alanın Ortaçeşme caddesine bakan kısmında Bingöl Park Sineması açıldı. Yazlık bu sinemayı Erol ile Erdal Aksoy kardeşler açtılar ve işlettiler. Sekiz on yıl yeşilliklerle kaplı alanda Sarıyerliler devamlı getirilen yabancı filmleri izlemek zevkine vardılar.


Bingöl Park Sinemasına girişte sağ tarafta manav, kasap ve market; sol tarafta ise bilardo salonu bulunuyordu. O dönemlerde hayli hareketli bir yerdi buralar. Zamanla hareketliliğini yitirdi. Sinema seyircisi azaldı ve Bingöl Park Sineması da kapılarını seyircilerine kapattı. Sinema halen depo olarak kullanılıyor. Sinemaya girişte sağda yine aynı dükkanlar var, sol taraf pek çok değişikliğe uğradı şimdilerde Likapa Kebapçısı müşterilerinin hizmetinde. Bingöl Park Sinemasının mülkiyeti Erol-Erdal Aksoy kardeşlerdedir.


BÜYÜKDERE GÜLBAHÇE SİNEMASI

Piyasa caddesi üzerinde bulunan Rus Sefareti yazlık binasının hemen bitişiğinde bulunuyordu Gülbahçe Sineması. Piyasa caddesi üzerindeki Çıkmaz sokağa girildiğinde sağdaki ilk kapı Gülbahçe Sinemasıydı. Sinema binası Rus Sefareti yazlık binasının bahçesi ile yan yana bulunuyordu. O yıllarda sefaretin duvarı olmadığı için, sinema ile sefaret bahçesi iç içe gibiydi. 1935 yılında faaliyete başlayan sinemada sahnede vardı. Zaman zaman tiyatro yapılıyor, Naşit, İsmail Dümbüllü gibi zamanın şöhretli sanatçıları gelip sahne alıyorlardı. Gülbahçe Sinemasının da ömrü uzun olmadı ve 1940 yılında kapandı. Bu sinemanın işletmecisi  Beyaz Park Gazinosunun işletmecisi Rasim Bey (Kayra) di.


MADEN SİNEMASI

Maden mahallesi Tepeüstü mavkiinde idi. Kilyos yolu üzerinde sol taraftaki büyük bir arsa üzerinde faaliyet gösteren Maden sineması 1968 yılında işletmeye açılmıştı. Üç yıl süre ile faaliyet gösteren sinemanın işletmecisi Sami Hasbek’ti. Sinemanın bulunduğu arsa bir ara otopark olarak kullanıldı. Sinemanın bulunduğu alan halen boş bulunmaktadır.


BÜYÜKDERE SİNEMASI
   

Eski Kaymakamlık binasının bulunduğu ve halen Çelik Gülersoy Parkı olarak yararlanılan alanda bulunuyordu. Kaymakamlık binasının yanındaki çay bahçesi kapatılarak yazlık sinema yapılmıştı. İşletmecisi Büyükdereli Sinemacı Osman Bey’di. 1958 de açılan Büyükdere Sineması 1966 yılına kadar faaliyet gösterdikten sonra kapandı. Yerinde Çelik Gülersoy ismini taşıyan bir park var. Parkın içinde Büyükdere Muhtarlık binası, Büyükdere Güzelleştirme Derneği Binası, Büyükdere Spor Kulübü kafeteryası bulunmaktadır.

RUMELİKAVAK SİNEMALARI

Rumelikavak Sarıyer’in turizme hizmet veren balık restaurantları ve midyecileri ile tanınmış sahil şeridi mahallelerinden biridir. Rumelikavak’ta dünden günümüze iki sinema faaliyet gösterdi. Birisi 1950’li yıllardan 1970’li yıllara kadar faaliyet gösteren askeri sinema idi. Bu sinema Rumelikavak köy içindeki kalenin arenasında bulunuyor ve kalede konuşlanan askeri birlik tarafından işletiliyordu. Kale içindeki bu sinema, askeri birlik tarafından işletilmesine karşın, köy halkına hizmet veriyordu. Sinemanın bulunduğu alan halen askeri bölge içindedir.


Rumelikavak’taki ikinci sinema köy içinde girişte sağda bulunan İskele Gazinosunun bahçesindeydi. Bu yazlık sinemanın sahibi Yakup Bayraktar’dı. İşletmeciliğini ise Dadaş Yusuf (Kocabal) yapıyordu. Sünnet ve nişan düğünlerinin de yapıldığı bu alan halen İskele Restaurant’ın oto parkı olarak kullanılmaktadır.


YENİKÖY SİNEMALARI
 

Yeniköy Sineması, çarşı içinde ve vapur iskelesine giden sokağın karşısındaki Kilisenin arkasında bulunuyordu. Yazlık ve kışlık olarak faaliyet gösteren bu sinemanın işletmecisi, Yeniköy Muhtarı Faris Varmışer’di. Mekan ve bulunduğu alan Rum Kilisesi vakfınındı. Bu sinema 1960’lı yıllarda açılmış ve 1970’li yıllarda kapanmıştır.


Yeniköy’deki ikinci sinema Güzelce Köşkler Sokaktaki yazlık sinema idi. Bu sinema faaliyetine sekiz on yıl kadar devam etti ve 1976 da kapandı. Rum Kilisesi Vakfına ait  bu sinemanın yerinde halen Yeniköy Çamaşırhanesi faaliyet göstermektedir.


İSTİNYE GÜLEÇ SİNEMASI

İstinye Boğaziçi’nin en önemli koylarından biridir. Değişik yönlerden esen rüzgârlara kapalı Olduğu için huzur veren bir havaya sahiptir. İstinye sahil boyu, İstinye burnundan Tokmak burnuna kadar tüm sahil boyu ılıman havası ile iç deniz özelliğindedir. Burası; sakin, sessiz, dinlenmek için hemen her şeyin hazır olduğu bir kıyı şerididir. İstinye burnu’nda ama yolun üst kısmından başlayan yalılar, köşkler ve sahilde kayıkhaneler peşi sıra dizilerek İstinye deresine kadar devam eder. Burada biraz soluklandıktan sonra, yeşilliklere yerini bırakırlar. Yeşillikler içinde, sahil yolu takip edilerek Tokmak burnu geçilerek Emirgan’ da durak yapılır. Efsanelere konu olan İstinye’nin unutulmazı tersanesidir. Çok uzun yıllar Türk denizciliğine hizmet verdikten sonra kaldırılarak bu geniş alan park yapıldı. Park’ın büyük kısmı değişik sosyal amaçlar için kullanılmaya devam etmektedir. İstinye kıyı şeridi uzun bir zamandan beri marina olarak kullanılmaktadır.


İstinye’de sosyal yaşam, diğer sahil şeridi semtler gibidir. Aralarında fark yoktur, varsa da bu zengin ve ekabir zümrenin deniz sahil boyuna yerleşmiş olmasıdır. İstinye’de Çiftçi-işçi, esnaf ve emekliler çoğunluğu oluşturur. Zenginler sosyal yaşama katılmazlar. Onların yaşamları İstinye dışında, yani İstinye’de bulunmayan sosyal aktivitelerin bulunduğu yerlerdedir. Eski yıllarda İstinye’de sosyal yaşamın bir parçası sinema idi. Güleç Sineması İstinye’de açılan yegâne sinemadır ve on yılı aşkın bir süre faaliyetini devam ettirmiştir. Güleç sinemasında zaman zaman tiyatro oynandı, sünnet düğünleri tertip edildi. Güleç Sinemasını Kumaşçı kardeşler İbrahim Bey ile Muammer Bey 1951 de açtılar. Güleç sineması; Tersaneye giriş kapısının karşısında, İstinye deresine yakın ve İbrahim Efendi Köşkünün yanındaki arsa içinde yer alan büyük bir sinemaydı.  Etrafı çitle çevrilmiş, içeri giriş köşkün arkasından olan sinema diğer sinemalar gibi tahta sandalye, tahta sıra, tabure ve okul sıraları gibi gayri muntazam bir şekilde birbirine çakılmış tahtalardan oluşturulmuş sıralardan oluşuyordu. Güleç sineması on yılı aşkın faaliyet gösterdikten sonra sahipleri tarafından kapatıldı. Sinemanın bulunduğu alanda şimdi Kalyon Çiçekçilik, büfe, oto yıkama gibi iş yerleri bulunmaktadır.


İstinye’deki ikinci sinema Karakol sokağında bulunuyordu. Yazlık olan bu sinema ile ilgili fazla bilgi edinilemedi. 1970 li yıllarda kapandığı bilinmektedir.


EMİRGAN SİNEMALARI   

İlçenin sayfiye yeri Emirgan’da yazlık ve kışlık (açık ve kapalı) olmak üzere iki sinema bulunuyordu. Yıldız Sineması Emirgan’ın üst kısımlarındaki Ermeni Kilisesi karşısındaki binada faaliyet gösteriyordu. Buraya Boyacıköy’de deniliyordu. Yıldız Sineması 1930’lu yıllardan 1940 lı yıllara kadar hem tiyatro hem de sinema olarak kullanıldı. 1940 dan sonra sadece sinema olarak hizmet vermeye başladı. Yıldız Sineması önceleri Cemil Bey daha  sonra Sezai Bey tarafından işletildi. 1974 yılında ise kapatıldı. Sinemanın bulunduğu bina önceleri Kanal 7 Televizyonunun merkez binası  olarak hizmet gördü. Halen işyeri olarak kullanılmaktadır.

Emirgân’daki ikinci sinema yazlık sinemaydı ve Ay Sineması ismini taşıyordu. Hayat Bahçesi olarak bilinen yerde bulunan bu sinema 1975 lı yıllara kadar faaliyetine devam etti ve bu yıldan sonra kapandı. İşletmecisi Ekrem Bey’di. Bulunduğu alan halen arsadır.    


RUMELİHİSARI SİNEMALARI

Rumelihisarı’nda iki sinema bulunuyordu. Biri Cennet diğeri Etüz ismini taşıyordu.. Cennet Sineması, Rumelihisar kalesine giderken sağ tarafta ve set üzerinde bulunuyordu. Açık sinema olarak 1950’ li yıllarda faaliyete geçmiş ve 1973 yılında faaliyetini sonlandırmıştır. Halil Bey’in işletmeciliğini yaptığı bu sinemanın yerinde halen çay bahçeleri bulunmaktadır.

Rumelihisarı’ndaki ikinci sinema Karakol binasının karşısındaki arsada faaliyete bulunan Etüz sinemasıydı.  Nedim Etüz Bey’in işletmeciliğini yaptığı bu sinema sadece üç yıl kadar faaliyet gösterdi ve 1973 yılında kapandı.


RUMELİFENER SİNEMASI

Sarıyer ilçesinin en eski köylerinden biri olan Rumelifeneri uzun yıllar nahiye olarak kaldı. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra köy statüsüne alındı.

Rumelifener Türkiye’nin en büyük ve balıkçı köylerinden biri hatta birincisidir,


Sarıyer ilçesinin en uç noktasında yer alan ve Karadeniz’e bakan köyün antik çağdaki adı Panium ya da Panyum Burnu; Bizans döneminde ise Fanaraki ya da Fanariyan Burnu idi. Köy kayalıklar üzerinde kurulmuş, Rumeli yakasında olduğu için Rumelifener ismini almıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar köy halkının büyük çoğunluğu Rumlardan oluşuyordu. Zamanla alınan göç ve 1923 Lozan Antlaşması gereği yapılan mübadele sonucu Rum nüfus tamamen kayboldu.


Köyün ismi bir süre “Türkeli” olarak kullanılmışsa da bu isim tutmadığı için Rumelifener olarak kalması uygun görüldü.


Rumelifeneri’nde normal yaşam da sosyal yaşam da denize açılmak, balık avlamaktır. Uçsuz bucaksız Karadeniz’in azgın dalgaları ile boğuşmak, fırtına ile arkadaş olarak ölüm kalım mücadelesi vererek avlanmak, geçimlik para kazanmak! Avlanabilmek için takım yapmak, ağ ve diğer alet edevatı hazırlamak, günlük yaşamın vazgeçilmek parçasıdır. Yaşam budur bu balıkçı köyünde!

Köyde Sosyal yaşam sünnet ve evliliklerde yapılan düğün ve sair eğlencelerden ibarettir. Bir de Denizcilik ve Kabotaj Bayramı nedeniyle yapılan eğlencelere katılmak; yarışlara iştirak etmekti (ki bu bayramın ismi varsa da Moda da yapılan kutlamalar, yarışmalar çoktan terk edildi). Bu balıkçı köyünde kahvehane hayatı alabildiğine zengindir. Erkeklerin kahvehanelerdeki sohbeti, çok yaşlıların bir köşede ağ dokuması ya da onarması günlük yaşamın parçasıdır. Yaşlıların kahvehanesine gençler girmez, giremez; yaşlılar da gençlerin oturduğu kahvehanenin değil içine girmek önünden bile geçmezdi.


Sosyal yaşam hanımlarında özlediği bir yaşamdır ama nerde? Onların sosyal yaşamı da düğünler,  gece ya da gündüz yapılan misafirliklerdir. Evlerde saatlerce devam eden ağ dokumalar, onarmalar ve güncel dedikodular!


Rumelifenerli erkekler meslekleri icabı çoğu kez köy dışında oldukları için sinema, tiyatro, gazino hayatı yaşama fırsatı buldular. Fakat hanımlar için aynı şey olmadı!


Rumelifenerli hanımlar köy dışına çıktıklarında sinemaya gidebiliyor ve film seyretme zevkine varıyorlardı. Her ne kadar 1950 den sonra yaşamda kısmen değişiklik oldu ise de askeri bölge içinde bulunan köye yabancının hatta yerli halkın izinsiz girmesi imkânsız olduğu için sosyal yaşam köy dışına taşmıyordu. Ama her dönemde yenilikleri getirenler, kırılması çok güç görülen kabukları kıranlar da oluyordu. Bunlardan biri de Kolcu’nun Fevzi idi. Yıl 1970/1971 ‘i gösterirken Rumelifenerliler sinema ile tanıştılar. Kolcu’nun Fevzi Rumelifener yazlık sinemasını açarken tabuları da yıkıyordu. Bu olay tutucu olarak kabul edilen köyde bir devrimdi.


Rumelifener köyü içinden Atatürk caddesini takiben limana doğru giderken, sağ köşe başında ve soldaki tarihi Rumelifener’in tam karşısındaki Basri’nin kahvehanesini alan Kolcu’nun Fevzi yazlık sinemasını burada işletmeye açtı. Bu kahvenin yazlık kısmı bahçesiydi. Denize bakan nefis manzaralı kahvehane/çay bahçesi. Bahçe’nin fener tarafına kurulan perde, sıra sıra tahta iskemleler, yanlarda tahta kerevetler film oynatılacak mekânı tamamlıyor, parayı bastıran içeri giriyor, yer bulamayanlar, futbol maçı izler gibi ayakta filmi izliyorlardı.


Çok rüzgârlı ve yağışlı havalarda ya da kış aylarında kahvehanenin içinde, badanalı duvar perde olarak kullanılarak film oynatılıyordu. Ne var ki hanımlar sinemaya gelemiyorlardı. Erkeklerle bir arada film seyretmek ayıptı! Ama işletmeci Kolcu’nun Fevzi hanımların adına işin kolayını bulmakta gecikmiyor; Tekne sokağa girişte tam cepheden görünen kendi evinin alt katındaki salonu sırf hanımların film seyretmesi için sinemaya dönüştürüyordu. Bu müthiş bir şeydi köyde ve çok ilgi görüyordu.


Rumelifeneri’nde sinema keyfi çok uzun sürmedi, süreklilik göstermedi. Zira televizyon denen sihirli ekranın yaygınlaşması, halkın bu sihirli ekranla dünyayı evinin içinde bulması Rumelifener Sineması’nın da sonu oldu. 1970 de başlayıp 1978 de sona eren Rumelifener Sineması artık yok! Aynı yer de Mendirek Balık Lokantası ve çay bahçesi faaliyet göstermektedir.   


BAHÇEKÖY SİNEMASI
        

Bahçeköy sadece Sarıyer ilçesinin değil tüm İstanbul’un akciğeri olan Belgrad ormanı ile çevrili, mesiresi en bol olan bir yerleşim bölgesidir. Kanuni Sultan Süleyman Belgrad seferi dönüşü (1521) sırasında beraberinde getirdiği Sırp esirleri Bizans döneminde ismi Petra olan orman içindeki köye iskan etmiş ve köyün adı bu nedenle Belgrad köyü konmuştur. Aynı şekilde bölgedeki büyük ormanlık alana da Belgrad ormanı denilmiştir. İstanbul’un su ihtiyacının karşılanmasını temin maksadıyla Belgrad ormanı içerisinde bentler yapılmaya başlanmış, Belgrad köylülerine de bentlerin  pislikten korunmaları, temiz tutulması görevi verildi. Uzun yıllar sonra İstanbul’da kolera salgını görüldü. Köylülerin bentlerin temizliğine dikkat etmedikleri anlaşıldığından l894 de Sultan II. Abdülhamid’in iradesiyle Belgrad köyü orman içerisinden kaldırılmış ve bugün ismi Bahçeköy olan köye taşınmıştır. 1923 Lozan antlaşması ile Bahçeköy’ün Rumlardan oluşan halkı Yunanistan’a gönderilmiş, Selanik’ten gelen Türk mübadil göçmenler Bahçeköy’e iskan edilmişlerdir.


İ.Ü. Orman Fakültesi, Bahçeköy’de eğitim ve öğretime başladıktan sonra Bahçeköy halkı da dışa açıldı. Kendi kabuklarından adeta dışarı fırladılar. Bahçeköylülerin eğlenceleri düğünlerdi. Günlerce devam eden köy düğünü, sünnet düğünleri halkın tek eğlencesi oluyordu 1960 lı yıllara kadar. Bu arada öteden beri avcılık ise bütün kış boyunca devam ettirilen bir başka meraktı. Bahçeköy’e Belediye otobüsü tahsis edildikten sonra köy her bakımdan büyük gelişme gösterdi. Bu arada sinema ile de tanıştı. İlk sinema “Bahçeköy Sineması” adıyla 1965 yılında açıldı. İşletmecisi Hüseyin Güner ile kardeşi Zelkif Günerdi. Bu sinema için mekan ise terk edilmiş olan Bahçeköy Rum Kilisesi idi. Kilise yıllarca kaderine terk edilmiş olarak kaldı., 1933 yılında ise içinde değişiklikler yapılarak İlk okul olarak kullanıldı. Bilahare yeni ilk okul yapılması üzerine kilise tekrar boşaltıldı ve hızarhane (Ağaç kesme yeri) olarak Güner kardeşler tarafından kullanıldı. Kilisenin boş bulunan ibadethane kısmı Güner kardeşler tarafından 1965 yılında sinemaya dönüştürüldü. Kırık dökük sandalye, tabura ve tahta sıralarla sinemaseverlere hizmet vermeye başladı. Bahçeköy Sineması 1975 yılında işletmecileri Hüseyin ve Zelkif Güner kardeşler tarafından kapatıldı. Köylüler tarafından 1977 yılında camiye dönüştürülen kilise o yıldan bu yana cami olarak ibadete açıktır. Hüseyin ve Zelkif Güner kardeşler bir yıl sonra Adnan Menderes caddesi üzerinde sol tarafta, İ.Ü. Orman Fakültesinin yan kapısının tam karşısında ve İnönü caddesinin girişinin sol köşe başındaki arsada Bahçeköy Sinemasını tekrar faaliyete geçirdiler.  1978 de açılan bu sinemada 1981 de kapatıldı. Bu sinemanın bulunduğu yerde şimdi altı katlı bir apartman bulunmakta, alt katları işyeri, üst katlar konut olarak kullanılmaktadır.


KİLYOS SİNEMALARI

Sarıyer ilçesinin deniz sahili köylerinden biri olan Kilyos aynı zamanda ilçenin en önemli turizm merkezidir. Deniz, denize nazır gazinoları, yeşillikler içindeki lokantalar, çay bahçeleri ve sahil boyu uzanan otelleri ile önemli bir turizm merkezidir. Kilyos’ta iki sinema denemesi oldu. İlk sinema tarihi Kilyos kalesi yolu ile ve Tahlisiyeye giderken, eski camiin alt kısmında, Muhtar Ali Biçer tarafından 1975 de açıldı. Sadece yaz aylarında film oynatıldı. Çitle çevrilmiş bahçe içinde sandalye ve tabureler konularak seyirciler içeri alındı. Sinema çok ilgi görmesine rağmen ancak üç yıl faaliyet gösterilebildi ve 1978 de bu sinema kapatıldı. Sinemanın yerinde konut yapıldı. Kilyos’ta ikinci sinema köy içinde dört yoldaki bir arsada açıldı. Ford Mustafa (Lâkaplı) İlhan Bey tarafından 1978 yılında işletmeye açılan bu sinema sadece iki yıl hizmet verebildi. 1980 yılına gelindiğinde bu sinema da kapatıldı. Sinemanın bulunduğu alan halen arsadır.


KAYNAK:

Sözlü Tarih Çalışması:

Cemil AKÇİVİ

Naif AKSAY

Sami CANEL

Ali SANDIKÇI

Mehmet ADAY

Kilyos Muhtarı ALİ

Engin CEVAHİR

Mecit DEMİR

Emirganlı Erhun

Dursun HUT

Sinan HANCI

İrfan TERZİ

Bu yazı toplam 3371 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi